ŞİKENİN KRONOLOJİK ÖYKÜSÜ-2
26 Haziran 2013
Futbol, ülkemize ilk geldiğinde(1905), ne de körpe bir taze idi. Gizlisi saklısı olmayan, bir bahar dalındaki çiçek gibi, İstanbul Kadiköy kuşdili ve Moda çayırında, Mecidiye Köy Dutluk’ta, Beşiktaş Dolmabahçe’de ve Valdeçeşme’de, Beyoğlu Kalyoncukulluğu’nda, Vefe, Kasımpaşa, Karagümrük, Beylerbeyi, Eyüp, Beykoz, Süleymaniye, Erenköy, Bakırköy, Feriköy çayırlarında, İzmir Bornova çayırında ve Alsancak’ta, Samsun Kumluk ve Koren’de, Trabzon Faroz’da, Artvin-Arhavi Müsazade çayırın’da, salınır göz kamaştırırdı.
Futbol ne zaman, çayırlardan, devasa yapılara tutsak edilmiş, yeşil çimlere taşındı, işte o zaman kirlenir oldu, çünkü futbol endüstrileşti.
Modern futbol, 19. Yüzyılın başlarında Türk toplumunda oynanmaya başlandı. Dönemin anlayışına göre, futbol İslam gelenekleriyle bağdaşmadığından bu spor dalının öncüleri Müslüman olmayan azınlık mensuplarıydı. 1905 yılında ilk Türk futbol kulübü Galatasaray, 1907’de FB ve 1903 de kurulan ancak Futbol Branşın'da 1910' da faaliyetlere başlayan BJK ile birlikte Pazar Ligi'nde Türk futbolcular çoğunluğu sağladılar.
Futbol ve taraftarlık yazılarım için bir not:
Futbol ve taraftarlık öylesi bir fenomen ki, bunun için yazdıklarımız ve söylediklerimiz; faşistini, düşmanını, arsızını, hırsızını, soldaşını, farklı ve sol düşünsellikleri kısacası yaşamın tüm sosyolojik ideolojik yandaşları aynı düzlemde buluşturup ortak dil oluşturtabilmektedir.
Fakat; soldaşını, karşıt ideolojistleri, arkadaşını, akrabanı, kardeşini, çocuğunu, sevdiklerini, sevmediklerini farklı düzlemde buluşturarak, farklı dillerle karşı-karşıya da getirebilmektedir.
Bu nedenle futbol ve taraftarlığın, 'fayda-zarar teorisi' bütününde masaya yatırılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü futbol ve taraftarlık bu fanatizm boyutundaki fenomenlikleriyle zararlı olmaya başladı.
Özellikle son şike süreci bu bağlamda işletilmeli ve bir yanlışı yok ederken başka bir yanlışı kurumsallaştırmaksızın 'futbol' kesin iyileştirmeye alınmalıdır.
Bundandır ki futbol ve taraftarlıkla ilgili yazılarımdan dolayı bazı sizlerden özür diler, fakat işaret ettiğim açmazları işlediği için de okumanızı isterim.
TFF Etik Kurulu, delilleri ve savunmaları beklemeden 'Vicdani kanaat'le Elazığ'da 4 amatör takımı küme düşürdü(11 Aralık 2011).
Bu yürekliliği Amatörlere göstereceğine, GS, FB, BJK’ye göstersene. Böylesi bir yüreklilik göstermediğin için, Türk futbolunu yakacaksın, ey TFF!
Ve;
Başbakan noktayı koydu:
İngilizler 5 yıl gitmedi ne oldu?
Başbakan Erdoğan şike konusunda Platini’ye Thatcher örneğini verdi(29 Mart 2012). Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, futboldaki şike iddiaları ve sonrasında verilecek cezalar konusunda yine gündem yaratacak açıklamalarda bulundu. Geçtiğimiz hafta UEFA Kongresi’nde açıkladığı, ceza verirken fail ile tüzel kişiliklerin ayrılması gerektiği düşüncesini tekrarlayan Erdoğan, “8 takım birden ligden düşerse ne olur, futbol biter. Ceza davası ile Futbol Federasyonu’nun kararını birbirinden ayırmak lazım” dedi.
Başbakan, “Şike konusunda siz ‘suçun şahsiliği’ vurgusunda bulunmuştunuz?” sorusu üzerine şöyle konuştu:
Doğru. Platini’ye söyledim. O da “Haklısınız ama uygulama böyle” dedi. Ben de “Düzeltelim o zaman” dedim. Şike sahaya yansımış mı bakılır ve karar ona göre verilir. Aksi halde kulübü cezalandırmak neden? Para cezası vermek neden? 8 takım birden ligden düşerse ne olur, futbol biter. Ceza davası ile Futbol Federasyonu’nun kararını birbirinden ayırmak lazım. Platini’ye de İngiltere örneğini verdim. Orada holiganlar yüzünden Thatcher (Margaret Thatcher, İngiliz Başbakanı, 1979-1990) İngiliz takımlarının Avrupa’ya çıkışını 5 yıl yasakladı. Ne oldu? Kendi aralarında gayet güzel devam ettiler. Döndükleri sene de şampiyon oldular.
UEFA Heysel Faciası için sadece Liverpool’a ceza verecekken, Başbakan Thatcher tüm İngiliz kulüplerinin 5 yıl Avrupa’ya gitmemesini sağlamıştı.Heysel Faciası’nın ardından, ülkesinin takımlarına hiç acımayan dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher kendi cezalarını kendisi verdi. UEFA’nın, Liverpool-Juventus maçından sonra sadece Liverpool’a ceza vermesi bekleniyordu. Bu cezanın da 3 yıl olacağı konuşuluyordu. Ancak Thatcher, “Bizim hayvanlara bu ceza az” dediği tarihi çıkışı ile sadece Liverpool’un değil, tüm İngiliz takımlarının cezalandırılmasını istedi. Thatcher, İngiltere Futbol Federasyonu’na da tüm kulüplerini Avrupa’dan çekmesi konusunda baskı yaptı.
Ve;
Şike soruşturması kapsamında UEFA ile birlikte çözüm arayışına giren Türkiye Futbol Federasyonu sona yaklaştı. TFF, Yunanistan'ın Olympiakos Volou takımına verilen cezanın Türk takımları için de uygulanması konusunda UEFA İle büyük ölçüde anlaşmaya vardı.
VE;
Platini AKP’li çıktı:)
Başbakan Erdoğan'la UEFA Başkanı arasında İstanbul'da yapılan zirveye ilişkin bazı ayrıntılar ortaya çıktı. Görüşmede ihraçla ilgili Platini'ye uyarıda bulunan Erdoğan, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkan ve soykırım tasarısını destekleyen Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'yi işaret ederek, Türk takımlarının Avrupa'dan men edilmesi konusunda 'Bak sen Sarkozy'ye uyma... O yanlış bir yolda...' dedi.UEFA'nın Fransız başkanından ilginç bir cevap geldi: "Ben de Sarkozy'yi pek sevmem..." Erdoğan da bunun üzerine "Bak ortak bir noktamız daha var...' dedi.
Ve;
Salt FB’yi değil Azizi’i de kurtardılar. Anlaşılan ihalelerden vazgeçti.
Hazırladığı ilk raporda şikenin varolduğuna dair kanaati oluşan Etik Kurulu, dosya ve belgelerin tamamını inceledikten sonra durumun 'vahim' olmadığına karar verdi. Haberde, 'Kurula yakın bir kaynak'tan alınan bilgiye dayandırılarak, Etik Kurulu'nda hakim olan görüşün İlk raporu savcılığın gönderdiği belgeler ve tapelere dayanarak hazırlamıştık. Ancak yeni belgeler ve tapelerin tamamı gelince gördük ki, sahaya yansımış herhangi bir faaliyet yok" şeklinde olduğu ifade edildi.
Ve;
İşte Federasyon'un şike kararı: Futbolda şike iddialarıyla ilgili Futbol Federasyon'undan beklenen açıklamayı yaptı-30 Nisan 2012
Yıldırım Demirören'in açıklamasının tam metni şöyle: "Göreve geldiğimiz 27 Şubat 2012 tarihinden bu yana, çaba ve mesaimizin büyük bir kısmını, kamuoyunda adı 'şike ve teşvik primi soruşturması' olarak geçen sürece ayırmak zorunda kaldık. Tabii ki halen Avrupa'nın ekonomik anlamda altıncı sırasında olan Türk futbolunu, daha ileri noktalara taşıma çalışmalarımızı da sürdürdük.
İşte yeni haliyle 58. Madde: Bu dönemde, 36. UEFA Kongresine ev sahipliği yaparken, U19 Kadınlar Avrupa Şampiyonası Finalleri ve 2013 FIFA U20 Dünya Kupası hazırlıklarımızı da tamamladık. Ben ve Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarım, Türk futbolunda yeni bir sayfayı aralamak, kaybolmaya başlayan güven ortamını tekrar kurmak, futbolumuzun önünü yeniden açmak amacındayız. Görevimize bu azim ve kararlılık ile sarıldık. Futbol dünyasının, futbolun değerine ilişkin hassasiyetinden kimsenin tereddüt etmemesi için çalıştık.Sevinerek söyleyebilirim ki, iddialar içerisinde bahse ilişkin hiçbir unsur olmadığı gibi, Etik Kurulu da çalışmalarında bu yönde bir bulgu var olmadığını somut olarak tespit etmiştir.Kıymetli Basın Mensubu Arkadaşlarım, Etik Kurulu, dosya hacmi sebebi ile çalışmasını iki kısma ayırmış ve öncelikli olarak Süper Lig müsabakaları yönünden incelemesini tamamlayarak, raporunu Yönetim Kurulumuza ulaştırmıştır.Tüm görevi Türk futbolunu korumak ve ileriye götürmek için hizmet vermek olan Türkiye Futbol Federasyonunun Başkanı olarak, bir kez daha tekrar etmek isterim ki; Profesyonel Futbol Disiplin Kuruluna sevk edilen kulüplerimiz bu aşamada suçlu değildir. Kişisel ve samimi temennim; Kurulun incelemesi neticesinde, tüm kulüplerimizin akladığını görmektir. Yolumuz açık, kararımız Türk futbolu için hayırlı olsun.
Açıklamaların ardından Demirören gazetecilerin sorularını yanıtladı...Demirören sorulara şu yanıtları verdi: Bir soru üzerine; “Fenerbahçe camiası kendi iradesiyle CAS’tan çekilme kararı aldı. Biz zaten davalı kurumduk, bizim ‘çekilin’ gibi bir teklifimiz olamaz.” Şeklinde yanıt verdi.
Ve;
58. Madde revize edildi: En az 12 puan indirme cezası eklendi:
Ağır Şike teşebbüsü ile ilgili olarak en az 12 puan indirme cezası 58. maddeye eklendi.
TFF, Disiplin Talimatı'nın 58. maddesini değiştirdi. Buna göre şike ve teşvik primine teşebbüse puan silme cezası getirildi.
İşte o madde:
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ”Futbol Disiplin Talimatı”nın 58. maddesinde değişiklik yaptı.
Yapılan değişikliğe göre, ”Müsabaka Sonucunu Etkilime”yi içeren 58. maddeye, ”Teşebbüs halinde, ilgili kişinin yöneticisi olduğu kulübe bu talimatta öngörülen disiplin cezaları uygulanabilir. Ağır ihlal hallerinde kulübe en az 12 puan indirme cezası verilir. İhlalin ağırlığı kurul tarafından somut olayın niteliğine göre serbestçe karar verilir, ancak eylemin ilgili yöneticinin kendisinin veya üçüncü kişilerin bahis oyunlarından menfaat elde etmesi amacına matuf olduğunun tespit edilmesi halinde ihlal, mutlaka ağır ihlal kabul edilir”
ifadesi eklendi.
58. maddenin yeni hali şöyle:
1- Müsabakanın sonucunu hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkilemek yasaktır. Teşvik primi verilmesi de bu kapsamdadır.
a) Yukarıda belirtilen ihlalleri gerçekleştiren kişilere sürekli hak mahrumiyeti cezası verilir
b) Yukarıda belirtilen ihlallerin kulüp yöneticileri tarafından gerçekleştirilmiş olması durumunda, ilgili kulüplere bir alt lige düşürme cezası verilir.
c) İhlalde sorumluluğu bulunan kişilere ayrıca para cezası verilebilir.
2- 1. fıkrada belirtilen ihlallere teşebbüs etmek yasaktır.
a) Teşebbüs halinde, ilgili kişilere 1 yıldan 3 yıla kadar müsabakadan men veya hak mahrumiyeti cezası verilir.
b) Teşebbüs halinde ilgili kişinin yöneticisi olduğu kulübe bu talimatta öngörülen disiplin cezaları uygulanabilir. Ağır ihlal hallerinde kulübe en az 12 puan indirme cezası verilir. İhlalin ağırlığı kurul tarafından somut olayın niteliğine göre serbestçe karar verilir ancak eylemin ilgili yöneticinin kendisinin veya üçüncü kişilerin bahis oyunlarından menfaat elde etmesi amacına matuf olduğunun tespit edilmesi halinde ihlal, mutlaka ağır ihlal kabul edilir.
3- İhlal veya ihlale teşebbüsün hakemler tarafından meydana getirilmesi halinde sürekli hak mahrumiyeti cezası verilir.
Ve;
Galatasaray TFF’ye tepki duymaya başladı:
Türkiye Futbol Federasyonu’nun bugün açıkladığı kararlar, kamuoyu vicdanında büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu kararlar Türk kamuoyunun zekâsıyla alay etmek, adalet duygusunu hiçe saymak ve uluslararası kuralları görmezden gelmektir. TFF bu tutumuyla Türk futbolunu telafisi mümkün olmayan bir çıkmaza götürmektedir. Başından itibaren Galatasaray’ı şike çamuruna bulaştırma çabası ve “bu sürece Galatasaray’ı da dahil edebilirsek işin içinden daha kolay çıkarız” zihniyeti bugün somut biçimde ortaya çıkmıştır.Bu durum açıkça göstermektedir ki, TFF yönetimi artık Türk Futbolunu temsil eden, haklarını savunan, futbolumuzu ileriye götürmeye çalışan bir organ olma niteliğini kaybetmiştir. Galatasaray Spor Kulübü bu nedenlerle TFF yönetiminin Türk futboluna daha fazla zarar vermeden derhal istifa etmesinin zorunlu olduğuna inanmaktadır.27 Ocak tarihli TFF Genel Kurulunda büyük bir çoğunlukla alınan 58. maddenin değiştirilmemesi yönündeki kararının hiçe sayılmış olması etik kuralların ne denli benimsendiğinin açık bir göstergesi olup, en üst organı olan Genel Kurul kararının aksine hareket etmekle TFF yönetimi daha da ağır maddi ve manevi sorumluluklar almış ve ülke futbolu adına çok büyük riskler altına sokulmuştur.
Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan bugün köşesinde yayınlanan 'Tek kişilik millet' başlığı ile Başbakan Erdoğan hakkında bir yazı kaleme aldı. Dahası; Altan yazısının bir bölümünde Başbakan Erdoğan’ın şike ile ilgili olarak direk müdahil olduğunu ve şikecileri korunmasından gocunmadığını yazdı.
Ve;
Bakın, PFDK’nın verdiği cezalara:
3 Temmuz'dan bu yana devam eden futbolda şike soruşturmasında sona gelindi. PFDK soruşturmada ismi geçen kulüpler ve kişiler hakkındaki kararını açıkladı. Hiçbir kulüp ceza almadı. Şike soruşturması kapsamında Fenerbahçe ve Aziz Yıldırıma ceza verilmezken.Şekip Mosturoğluna 1 yıl, İlhan Ekşioğluna 3 yıl,Cemil Turan'a 1 yıl Hak mahrumiyeti, İbrahim Akın'a 3 yıl müsabakalardan men cezası verdi(07 Mayıs 2012)
PFDK’nın açıkladığı tarihi kararın dikkat çeken özeti şöyle:
Takımların tümü aklandı.
Ki burada dikkati çeken bir aklama kurgusu var ki, o da UEFA ve FİFA tarafından verilecek cezaları tetikleyecek olan Galatasaray’ın aklanmasıdır. Çünkü, GS’in şike olayında hiç adı geçmemsine karşın, son anda, önce karalandı, ardından PFDK(Profesyönel Futbol Disiplin Kurulun’ tarafından aklandı. Bu keyfi duruş, en az suçları kanıtlayan ses ve görüntü bantları(Fr, dövmek fiilinden türeyen tape) kadar tehlikelidir.
Tehliken’in önemli boyutlarından biri de, şike filminin başaktörleri haline getirilen Fenerbahçe, 20 maç ile suçlanan FB Başkanı Aziz Yıldırım beyin ve Sivasspor ile başkanı Mecnun Odyakmaz’ın aklanmasıdır.
İlginç gelen aklama; “ Göksel Gümüşdağ hakkında, isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından ceza tayinine yer olmadığına karar verilmiştir.'' açıklamasıdır.
“Acaba bu ismi kurtarma adına, birileri de mi kurtarıldı? Sorusu aklınıza geliyor mu?
Bu cezalar katılmak mı. Futbolumuzu katledenlere katıla-katıla gülünür. Arkadan gelecek olan UEFA ve FİFA cezaları ne olacak?
Deniyor ki; şike sahaya yansımamıştır.
Yansıyıp yansımadığına; 9’u FB ile ilgili aşağıdaki 10 cezayı okuyun ve kararınızı verin.
1-Mehmet Şekip Mosturoğlu'nun Eskişehirspor-Trabzonspor müsabakasında müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, (oyçokluğu),
2- İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun, Eskişehirspor-Trabzonspor, Gençlerbirliği-Fenerbahçe, Fenerbahçe-Ankaragücü müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca takdiren 3 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına,
3- Cemil Turhan'ın, Fenerbahçe-Ankaragücü müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.''
4- İbrahim Akın'ın, Fenerbahçe-Büyükşehir Belediyespor müsabaka sonucunu etkilemekten eski FDT'nin 58/1. maddesi uyarınca 3 yıl müsabakalardan men cezası ile cezalandırılmasına,
5- Ahmet Çelebi'nin, Fenerbahçe-Büyükşehir Belediyespor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı eski FDT'nin 58/1. maddesi uyarınca 2 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına,
6- Ümit Karan'ın, Eskişehirspor-Trabzonspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 2 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına,
7- Serdar Kulbilge'nin, Gençlerbirliği-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca takdiren 2 yıl müsabakalardan men cezası ile cezalandırılmasına,
8- Cengiz Demirel'in, Gençlerbirliği-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına,
9- Yavuz Ağırgöl'ün, Fenerbahçe-Ankaragücü müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına,
10- Mehmet Şen'in, Gençlerbirliği-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına.
Böylesi küçük cezalar ben de Osmanlı dönemindeki bir cezalandırma öyküsünü çağrıştırdı: IV.Murat, seyyar satıcılara ceza çıkarmış; yakalanan seyyar satıcının, sattığı sebze ile makatından cezalandırılması için.... Ayvacı cezayi yedikten sonra başlamış sevinçle karışık ağlamaya. Asker, ' nedir bu sevinir haldeki ağlaman', deyince, seyyar satıcı "ben sevinçten ağlıyorum, çünkü arkamdan gelen Karpuzcuyu düşünüyorum ". Evet, UEFA ve FİFA karpuzları arkadan geliyor. Bundan FB büyük zararlar görecek.
Trabzon’da FB’nin 3-1 kazandığı maçta, dost insan Ruhan Zaman şu soruyu soruyor: “Dün oynanan TRB-FB maçında Trabonspor’un sahaya ne amaçla çıktığını anlayamadım. Futbol oynamak için mi yoksa bilmedigimiz başka bir amaçla mı? Lütfen bilen varsa bana izah etsin. Böyle onursuz bir futbolcu topluluğu Trabzonlumuza yakışmıyor. Yenilirsin ama başın daim dik olur.”
Ruhan haklı, çünkü resmen ruhları silinmişti. Tolga o golleri nasıl yer?!!
FİFA kokartı olmayan sıradan Mustafa Kamil Abidoğlu'nu kim görevlendirdi? Özgörevi Trabzon'u korumak mı, yoksa olası bir Trabzon galibiyetinin önünün almak mi idi? İkincisi, Sadri başkan ile Güneş'in çıkışları sanki bir kurgunun parçaları gibi geldi bana. Doğrusu yukarıya teslimiyeti örtmenin mizanseni gibi. Daha açık deyimle, Galatasaray'ı enterne etmenin bir diğer adı...
İşin özü, başta, Reter olmak üzere, Yayıncı kuruluşun ve FB’lilerin amacı, şampiyonluk maçını Saraçoğlu’na taşımaktı. Taşıdılar da. Çünkü, onlar için öyle veya böyle Galatasaray’ı Kadiköy’de yenecekler. Tüm bu organizasyonları ben 6 aydır yazıyorum.
Benim yöneticim daha yeni uyandı. Şimdi bu sürecin organize bir süreç olduğunu söylemek, geçti Bor’un pazarına malzemedir.
Sen TFF kurularına(PFDK, Ethik veTahkim) vermez isen, süper final maç takviminin kurgu olduğunu söylemez isen; onlar da ırkçı Emre’ye değil de, Terim’e ceza verirler. Onlar, son maçı böylesi oyunlarla Kadiköye bırakırlar.
Uyarıyorum: Şike olayları sonrası bile Türkiye’de şike ve saha dışı oyunlarının devam ettiğini gösterir ‘bu işletilen’ süreci rapor halinde UEFA ve FİFA’ya bildirmek gerekir, eğer futbolumuzu temizlemek istiyorsanız. Bakmayın futbolu ‘Aklıyorum’ diyenler, onlar aklamıyor Akbaba gibi futbolu ‘ekonomik ve siyasi rant adına’ parçalıyorlar. Özellikle, dinden ve yoksuldan geçinirken futboldan da geçinenler. Bugün salt siyaset değil, futbol da, Gülencilerin ve Nakşilerin bölüşüm alanına dönüştürülmüş durumda. Biri Galatasaray’a, diğeri Fener’e ceza verdirmenin peşinde.
Tekrar edeceğim;
PFDK kararlarının özünde ikilem yatıyor.
Örneğin İbrahim Akın 3 yıl hak mahrumiyeti aldı. FB’nin İBB’yi 2-0 yendiği maçta. Bal gibi Şike sahaya yansımış ki, İ. A’ya ceza verdin. Peki İ.A bu şikeyi kimle yapmış oluyor? FB ile, iyi de neden saldece İ.A ceza alıyor? Yine aynı şekilde, FB’li yönetici İlhan Ekşi ve Şekip Mosturoğlu hak mahrumiyeti cezası aldığına göre, şike sahaya değil de nereye yansıyor? Olmaz böyle bir hukuk. Bu hukuk anlayışı, Türk futbolunu gömer.
Dikkat edin, PFDK 10 kişiye ceza veriyor, bu 10 cezanın 9’u FB’li yöneticilere veya FB’nin içinde olduğu olaya. Bu durumda, neden FB ceza almıyor. Temiz ise, neden Aziz başkan içeride.
Aykut Kocaman, resmen Trabzonspor, Trabzon’daki maçta Galatasaray’a yatmıştır diyerek suç işliyor ceza yok, Terim suç işledi diye ceza var. Eğer bu hak mahrumiyeti değilse-ki bana göre hak mahrumiyeti cezası değil, resmen mahküm etmektir- neden yeni konan 105. Maddeyi işleterek Terim’i affetmedin? Demek ki ‘renklerin düşmanlığı ilkesi’ işletiliyor.
Sportif yargılama ile, adli yargılama örtüşmez ise, yani adli yargılama Aziz başkanı ve FB’yi ve de diğer takımları suçlu bulursa ne olacak?
http://blog.milliyet.com.tr/sikenin-kronolojik-oykusu-1/Blog/?BlogNo=420243
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar Platformu
evesbere@mynet.com
sevket-che@ Hotmail.com.tr
GSM: 0506 609 00 32
26 Haziran 2013
Futbol, ülkemize ilk geldiğinde(1905), ne de körpe bir taze idi. Gizlisi saklısı olmayan, bir bahar dalındaki çiçek gibi, İstanbul Kadiköy kuşdili ve Moda çayırında, Mecidiye Köy Dutluk’ta, Beşiktaş Dolmabahçe’de ve Valdeçeşme’de, Beyoğlu Kalyoncukulluğu’nda, Vefe, Kasımpaşa, Karagümrük, Beylerbeyi, Eyüp, Beykoz, Süleymaniye, Erenköy, Bakırköy, Feriköy çayırlarında, İzmir Bornova çayırında ve Alsancak’ta, Samsun Kumluk ve Koren’de, Trabzon Faroz’da, Artvin-Arhavi Müsazade çayırın’da, salınır göz kamaştırırdı.
Futbol ne zaman, çayırlardan, devasa yapılara tutsak edilmiş, yeşil çimlere taşındı, işte o zaman kirlenir oldu, çünkü futbol endüstrileşti.
Modern futbol, 19. Yüzyılın başlarında Türk toplumunda oynanmaya başlandı. Dönemin anlayışına göre, futbol İslam gelenekleriyle bağdaşmadığından bu spor dalının öncüleri Müslüman olmayan azınlık mensuplarıydı. 1905 yılında ilk Türk futbol kulübü Galatasaray, 1907’de FB ve 1903 de kurulan ancak Futbol Branşın'da 1910' da faaliyetlere başlayan BJK ile birlikte Pazar Ligi'nde Türk futbolcular çoğunluğu sağladılar.
Futbol ve taraftarlık yazılarım için bir not:
Futbol ve taraftarlık öylesi bir fenomen ki, bunun için yazdıklarımız ve söylediklerimiz; faşistini, düşmanını, arsızını, hırsızını, soldaşını, farklı ve sol düşünsellikleri kısacası yaşamın tüm sosyolojik ideolojik yandaşları aynı düzlemde buluşturup ortak dil oluşturtabilmektedir.
Fakat; soldaşını, karşıt ideolojistleri, arkadaşını, akrabanı, kardeşini, çocuğunu, sevdiklerini, sevmediklerini farklı düzlemde buluşturarak, farklı dillerle karşı-karşıya da getirebilmektedir.
Bu nedenle futbol ve taraftarlığın, 'fayda-zarar teorisi' bütününde masaya yatırılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü futbol ve taraftarlık bu fanatizm boyutundaki fenomenlikleriyle zararlı olmaya başladı.
Özellikle son şike süreci bu bağlamda işletilmeli ve bir yanlışı yok ederken başka bir yanlışı kurumsallaştırmaksızın 'futbol' kesin iyileştirmeye alınmalıdır.
Bundandır ki futbol ve taraftarlıkla ilgili yazılarımdan dolayı bazı sizlerden özür diler, fakat işaret ettiğim açmazları işlediği için de okumanızı isterim.
TFF Etik Kurulu, delilleri ve savunmaları beklemeden 'Vicdani kanaat'le Elazığ'da 4 amatör takımı küme düşürdü(11 Aralık 2011).
Bu yürekliliği Amatörlere göstereceğine, GS, FB, BJK’ye göstersene. Böylesi bir yüreklilik göstermediğin için, Türk futbolunu yakacaksın, ey TFF!
Ve;
Başbakan noktayı koydu:
İngilizler 5 yıl gitmedi ne oldu?
Başbakan Erdoğan şike konusunda Platini’ye Thatcher örneğini verdi(29 Mart 2012). Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, futboldaki şike iddiaları ve sonrasında verilecek cezalar konusunda yine gündem yaratacak açıklamalarda bulundu. Geçtiğimiz hafta UEFA Kongresi’nde açıkladığı, ceza verirken fail ile tüzel kişiliklerin ayrılması gerektiği düşüncesini tekrarlayan Erdoğan, “8 takım birden ligden düşerse ne olur, futbol biter. Ceza davası ile Futbol Federasyonu’nun kararını birbirinden ayırmak lazım” dedi.
Başbakan, “Şike konusunda siz ‘suçun şahsiliği’ vurgusunda bulunmuştunuz?” sorusu üzerine şöyle konuştu:
Doğru. Platini’ye söyledim. O da “Haklısınız ama uygulama böyle” dedi. Ben de “Düzeltelim o zaman” dedim. Şike sahaya yansımış mı bakılır ve karar ona göre verilir. Aksi halde kulübü cezalandırmak neden? Para cezası vermek neden? 8 takım birden ligden düşerse ne olur, futbol biter. Ceza davası ile Futbol Federasyonu’nun kararını birbirinden ayırmak lazım. Platini’ye de İngiltere örneğini verdim. Orada holiganlar yüzünden Thatcher (Margaret Thatcher, İngiliz Başbakanı, 1979-1990) İngiliz takımlarının Avrupa’ya çıkışını 5 yıl yasakladı. Ne oldu? Kendi aralarında gayet güzel devam ettiler. Döndükleri sene de şampiyon oldular.
UEFA Heysel Faciası için sadece Liverpool’a ceza verecekken, Başbakan Thatcher tüm İngiliz kulüplerinin 5 yıl Avrupa’ya gitmemesini sağlamıştı.Heysel Faciası’nın ardından, ülkesinin takımlarına hiç acımayan dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher kendi cezalarını kendisi verdi. UEFA’nın, Liverpool-Juventus maçından sonra sadece Liverpool’a ceza vermesi bekleniyordu. Bu cezanın da 3 yıl olacağı konuşuluyordu. Ancak Thatcher, “Bizim hayvanlara bu ceza az” dediği tarihi çıkışı ile sadece Liverpool’un değil, tüm İngiliz takımlarının cezalandırılmasını istedi. Thatcher, İngiltere Futbol Federasyonu’na da tüm kulüplerini Avrupa’dan çekmesi konusunda baskı yaptı.
Ve;
Şike soruşturması kapsamında UEFA ile birlikte çözüm arayışına giren Türkiye Futbol Federasyonu sona yaklaştı. TFF, Yunanistan'ın Olympiakos Volou takımına verilen cezanın Türk takımları için de uygulanması konusunda UEFA İle büyük ölçüde anlaşmaya vardı.
VE;
Platini AKP’li çıktı:)
Başbakan Erdoğan'la UEFA Başkanı arasında İstanbul'da yapılan zirveye ilişkin bazı ayrıntılar ortaya çıktı. Görüşmede ihraçla ilgili Platini'ye uyarıda bulunan Erdoğan, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkan ve soykırım tasarısını destekleyen Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'yi işaret ederek, Türk takımlarının Avrupa'dan men edilmesi konusunda 'Bak sen Sarkozy'ye uyma... O yanlış bir yolda...' dedi.UEFA'nın Fransız başkanından ilginç bir cevap geldi: "Ben de Sarkozy'yi pek sevmem..." Erdoğan da bunun üzerine "Bak ortak bir noktamız daha var...' dedi.
Ve;
Salt FB’yi değil Azizi’i de kurtardılar. Anlaşılan ihalelerden vazgeçti.
Hazırladığı ilk raporda şikenin varolduğuna dair kanaati oluşan Etik Kurulu, dosya ve belgelerin tamamını inceledikten sonra durumun 'vahim' olmadığına karar verdi. Haberde, 'Kurula yakın bir kaynak'tan alınan bilgiye dayandırılarak, Etik Kurulu'nda hakim olan görüşün İlk raporu savcılığın gönderdiği belgeler ve tapelere dayanarak hazırlamıştık. Ancak yeni belgeler ve tapelerin tamamı gelince gördük ki, sahaya yansımış herhangi bir faaliyet yok" şeklinde olduğu ifade edildi.
Ve;
İşte Federasyon'un şike kararı: Futbolda şike iddialarıyla ilgili Futbol Federasyon'undan beklenen açıklamayı yaptı-30 Nisan 2012
Yıldırım Demirören'in açıklamasının tam metni şöyle: "Göreve geldiğimiz 27 Şubat 2012 tarihinden bu yana, çaba ve mesaimizin büyük bir kısmını, kamuoyunda adı 'şike ve teşvik primi soruşturması' olarak geçen sürece ayırmak zorunda kaldık. Tabii ki halen Avrupa'nın ekonomik anlamda altıncı sırasında olan Türk futbolunu, daha ileri noktalara taşıma çalışmalarımızı da sürdürdük.
İşte yeni haliyle 58. Madde: Bu dönemde, 36. UEFA Kongresine ev sahipliği yaparken, U19 Kadınlar Avrupa Şampiyonası Finalleri ve 2013 FIFA U20 Dünya Kupası hazırlıklarımızı da tamamladık. Ben ve Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarım, Türk futbolunda yeni bir sayfayı aralamak, kaybolmaya başlayan güven ortamını tekrar kurmak, futbolumuzun önünü yeniden açmak amacındayız. Görevimize bu azim ve kararlılık ile sarıldık. Futbol dünyasının, futbolun değerine ilişkin hassasiyetinden kimsenin tereddüt etmemesi için çalıştık.Sevinerek söyleyebilirim ki, iddialar içerisinde bahse ilişkin hiçbir unsur olmadığı gibi, Etik Kurulu da çalışmalarında bu yönde bir bulgu var olmadığını somut olarak tespit etmiştir.Kıymetli Basın Mensubu Arkadaşlarım, Etik Kurulu, dosya hacmi sebebi ile çalışmasını iki kısma ayırmış ve öncelikli olarak Süper Lig müsabakaları yönünden incelemesini tamamlayarak, raporunu Yönetim Kurulumuza ulaştırmıştır.Tüm görevi Türk futbolunu korumak ve ileriye götürmek için hizmet vermek olan Türkiye Futbol Federasyonunun Başkanı olarak, bir kez daha tekrar etmek isterim ki; Profesyonel Futbol Disiplin Kuruluna sevk edilen kulüplerimiz bu aşamada suçlu değildir. Kişisel ve samimi temennim; Kurulun incelemesi neticesinde, tüm kulüplerimizin akladığını görmektir. Yolumuz açık, kararımız Türk futbolu için hayırlı olsun.
Açıklamaların ardından Demirören gazetecilerin sorularını yanıtladı...Demirören sorulara şu yanıtları verdi: Bir soru üzerine; “Fenerbahçe camiası kendi iradesiyle CAS’tan çekilme kararı aldı. Biz zaten davalı kurumduk, bizim ‘çekilin’ gibi bir teklifimiz olamaz.” Şeklinde yanıt verdi.
Ve;
58. Madde revize edildi: En az 12 puan indirme cezası eklendi:
Ağır Şike teşebbüsü ile ilgili olarak en az 12 puan indirme cezası 58. maddeye eklendi.
TFF, Disiplin Talimatı'nın 58. maddesini değiştirdi. Buna göre şike ve teşvik primine teşebbüse puan silme cezası getirildi.
İşte o madde:
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ”Futbol Disiplin Talimatı”nın 58. maddesinde değişiklik yaptı.
Yapılan değişikliğe göre, ”Müsabaka Sonucunu Etkilime”yi içeren 58. maddeye, ”Teşebbüs halinde, ilgili kişinin yöneticisi olduğu kulübe bu talimatta öngörülen disiplin cezaları uygulanabilir. Ağır ihlal hallerinde kulübe en az 12 puan indirme cezası verilir. İhlalin ağırlığı kurul tarafından somut olayın niteliğine göre serbestçe karar verilir, ancak eylemin ilgili yöneticinin kendisinin veya üçüncü kişilerin bahis oyunlarından menfaat elde etmesi amacına matuf olduğunun tespit edilmesi halinde ihlal, mutlaka ağır ihlal kabul edilir”
ifadesi eklendi.
58. maddenin yeni hali şöyle:
1- Müsabakanın sonucunu hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkilemek yasaktır. Teşvik primi verilmesi de bu kapsamdadır.
a) Yukarıda belirtilen ihlalleri gerçekleştiren kişilere sürekli hak mahrumiyeti cezası verilir
b) Yukarıda belirtilen ihlallerin kulüp yöneticileri tarafından gerçekleştirilmiş olması durumunda, ilgili kulüplere bir alt lige düşürme cezası verilir.
c) İhlalde sorumluluğu bulunan kişilere ayrıca para cezası verilebilir.
2- 1. fıkrada belirtilen ihlallere teşebbüs etmek yasaktır.
a) Teşebbüs halinde, ilgili kişilere 1 yıldan 3 yıla kadar müsabakadan men veya hak mahrumiyeti cezası verilir.
b) Teşebbüs halinde ilgili kişinin yöneticisi olduğu kulübe bu talimatta öngörülen disiplin cezaları uygulanabilir. Ağır ihlal hallerinde kulübe en az 12 puan indirme cezası verilir. İhlalin ağırlığı kurul tarafından somut olayın niteliğine göre serbestçe karar verilir ancak eylemin ilgili yöneticinin kendisinin veya üçüncü kişilerin bahis oyunlarından menfaat elde etmesi amacına matuf olduğunun tespit edilmesi halinde ihlal, mutlaka ağır ihlal kabul edilir.
3- İhlal veya ihlale teşebbüsün hakemler tarafından meydana getirilmesi halinde sürekli hak mahrumiyeti cezası verilir.
Ve;
Galatasaray TFF’ye tepki duymaya başladı:
Türkiye Futbol Federasyonu’nun bugün açıkladığı kararlar, kamuoyu vicdanında büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu kararlar Türk kamuoyunun zekâsıyla alay etmek, adalet duygusunu hiçe saymak ve uluslararası kuralları görmezden gelmektir. TFF bu tutumuyla Türk futbolunu telafisi mümkün olmayan bir çıkmaza götürmektedir. Başından itibaren Galatasaray’ı şike çamuruna bulaştırma çabası ve “bu sürece Galatasaray’ı da dahil edebilirsek işin içinden daha kolay çıkarız” zihniyeti bugün somut biçimde ortaya çıkmıştır.Bu durum açıkça göstermektedir ki, TFF yönetimi artık Türk Futbolunu temsil eden, haklarını savunan, futbolumuzu ileriye götürmeye çalışan bir organ olma niteliğini kaybetmiştir. Galatasaray Spor Kulübü bu nedenlerle TFF yönetiminin Türk futboluna daha fazla zarar vermeden derhal istifa etmesinin zorunlu olduğuna inanmaktadır.27 Ocak tarihli TFF Genel Kurulunda büyük bir çoğunlukla alınan 58. maddenin değiştirilmemesi yönündeki kararının hiçe sayılmış olması etik kuralların ne denli benimsendiğinin açık bir göstergesi olup, en üst organı olan Genel Kurul kararının aksine hareket etmekle TFF yönetimi daha da ağır maddi ve manevi sorumluluklar almış ve ülke futbolu adına çok büyük riskler altına sokulmuştur.
Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan bugün köşesinde yayınlanan 'Tek kişilik millet' başlığı ile Başbakan Erdoğan hakkında bir yazı kaleme aldı. Dahası; Altan yazısının bir bölümünde Başbakan Erdoğan’ın şike ile ilgili olarak direk müdahil olduğunu ve şikecileri korunmasından gocunmadığını yazdı.
Ve;
Bakın, PFDK’nın verdiği cezalara:
3 Temmuz'dan bu yana devam eden futbolda şike soruşturmasında sona gelindi. PFDK soruşturmada ismi geçen kulüpler ve kişiler hakkındaki kararını açıkladı. Hiçbir kulüp ceza almadı. Şike soruşturması kapsamında Fenerbahçe ve Aziz Yıldırıma ceza verilmezken.Şekip Mosturoğluna 1 yıl, İlhan Ekşioğluna 3 yıl,Cemil Turan'a 1 yıl Hak mahrumiyeti, İbrahim Akın'a 3 yıl müsabakalardan men cezası verdi(07 Mayıs 2012)
PFDK’nın açıkladığı tarihi kararın dikkat çeken özeti şöyle:
Takımların tümü aklandı.
Ki burada dikkati çeken bir aklama kurgusu var ki, o da UEFA ve FİFA tarafından verilecek cezaları tetikleyecek olan Galatasaray’ın aklanmasıdır. Çünkü, GS’in şike olayında hiç adı geçmemsine karşın, son anda, önce karalandı, ardından PFDK(Profesyönel Futbol Disiplin Kurulun’ tarafından aklandı. Bu keyfi duruş, en az suçları kanıtlayan ses ve görüntü bantları(Fr, dövmek fiilinden türeyen tape) kadar tehlikelidir.
Tehliken’in önemli boyutlarından biri de, şike filminin başaktörleri haline getirilen Fenerbahçe, 20 maç ile suçlanan FB Başkanı Aziz Yıldırım beyin ve Sivasspor ile başkanı Mecnun Odyakmaz’ın aklanmasıdır.
İlginç gelen aklama; “ Göksel Gümüşdağ hakkında, isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından ceza tayinine yer olmadığına karar verilmiştir.'' açıklamasıdır.
“Acaba bu ismi kurtarma adına, birileri de mi kurtarıldı? Sorusu aklınıza geliyor mu?
Bu cezalar katılmak mı. Futbolumuzu katledenlere katıla-katıla gülünür. Arkadan gelecek olan UEFA ve FİFA cezaları ne olacak?
Deniyor ki; şike sahaya yansımamıştır.
Yansıyıp yansımadığına; 9’u FB ile ilgili aşağıdaki 10 cezayı okuyun ve kararınızı verin.
1-Mehmet Şekip Mosturoğlu'nun Eskişehirspor-Trabzonspor müsabakasında müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına, (oyçokluğu),
2- İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun, Eskişehirspor-Trabzonspor, Gençlerbirliği-Fenerbahçe, Fenerbahçe-Ankaragücü müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca takdiren 3 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına,
3- Cemil Turhan'ın, Fenerbahçe-Ankaragücü müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.''
4- İbrahim Akın'ın, Fenerbahçe-Büyükşehir Belediyespor müsabaka sonucunu etkilemekten eski FDT'nin 58/1. maddesi uyarınca 3 yıl müsabakalardan men cezası ile cezalandırılmasına,
5- Ahmet Çelebi'nin, Fenerbahçe-Büyükşehir Belediyespor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı eski FDT'nin 58/1. maddesi uyarınca 2 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına,
6- Ümit Karan'ın, Eskişehirspor-Trabzonspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 2 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına,
7- Serdar Kulbilge'nin, Gençlerbirliği-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca takdiren 2 yıl müsabakalardan men cezası ile cezalandırılmasına,
8- Cengiz Demirel'in, Gençlerbirliği-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına,
9- Yavuz Ağırgöl'ün, Fenerbahçe-Ankaragücü müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına,
10- Mehmet Şen'in, Gençlerbirliği-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 yıl hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılmasına.
Böylesi küçük cezalar ben de Osmanlı dönemindeki bir cezalandırma öyküsünü çağrıştırdı: IV.Murat, seyyar satıcılara ceza çıkarmış; yakalanan seyyar satıcının, sattığı sebze ile makatından cezalandırılması için.... Ayvacı cezayi yedikten sonra başlamış sevinçle karışık ağlamaya. Asker, ' nedir bu sevinir haldeki ağlaman', deyince, seyyar satıcı "ben sevinçten ağlıyorum, çünkü arkamdan gelen Karpuzcuyu düşünüyorum ". Evet, UEFA ve FİFA karpuzları arkadan geliyor. Bundan FB büyük zararlar görecek.
Trabzon’da FB’nin 3-1 kazandığı maçta, dost insan Ruhan Zaman şu soruyu soruyor: “Dün oynanan TRB-FB maçında Trabonspor’un sahaya ne amaçla çıktığını anlayamadım. Futbol oynamak için mi yoksa bilmedigimiz başka bir amaçla mı? Lütfen bilen varsa bana izah etsin. Böyle onursuz bir futbolcu topluluğu Trabzonlumuza yakışmıyor. Yenilirsin ama başın daim dik olur.”
Ruhan haklı, çünkü resmen ruhları silinmişti. Tolga o golleri nasıl yer?!!
FİFA kokartı olmayan sıradan Mustafa Kamil Abidoğlu'nu kim görevlendirdi? Özgörevi Trabzon'u korumak mı, yoksa olası bir Trabzon galibiyetinin önünün almak mi idi? İkincisi, Sadri başkan ile Güneş'in çıkışları sanki bir kurgunun parçaları gibi geldi bana. Doğrusu yukarıya teslimiyeti örtmenin mizanseni gibi. Daha açık deyimle, Galatasaray'ı enterne etmenin bir diğer adı...
İşin özü, başta, Reter olmak üzere, Yayıncı kuruluşun ve FB’lilerin amacı, şampiyonluk maçını Saraçoğlu’na taşımaktı. Taşıdılar da. Çünkü, onlar için öyle veya böyle Galatasaray’ı Kadiköy’de yenecekler. Tüm bu organizasyonları ben 6 aydır yazıyorum.
Benim yöneticim daha yeni uyandı. Şimdi bu sürecin organize bir süreç olduğunu söylemek, geçti Bor’un pazarına malzemedir.
Sen TFF kurularına(PFDK, Ethik veTahkim) vermez isen, süper final maç takviminin kurgu olduğunu söylemez isen; onlar da ırkçı Emre’ye değil de, Terim’e ceza verirler. Onlar, son maçı böylesi oyunlarla Kadiköye bırakırlar.
Uyarıyorum: Şike olayları sonrası bile Türkiye’de şike ve saha dışı oyunlarının devam ettiğini gösterir ‘bu işletilen’ süreci rapor halinde UEFA ve FİFA’ya bildirmek gerekir, eğer futbolumuzu temizlemek istiyorsanız. Bakmayın futbolu ‘Aklıyorum’ diyenler, onlar aklamıyor Akbaba gibi futbolu ‘ekonomik ve siyasi rant adına’ parçalıyorlar. Özellikle, dinden ve yoksuldan geçinirken futboldan da geçinenler. Bugün salt siyaset değil, futbol da, Gülencilerin ve Nakşilerin bölüşüm alanına dönüştürülmüş durumda. Biri Galatasaray’a, diğeri Fener’e ceza verdirmenin peşinde.
Tekrar edeceğim;
PFDK kararlarının özünde ikilem yatıyor.
Örneğin İbrahim Akın 3 yıl hak mahrumiyeti aldı. FB’nin İBB’yi 2-0 yendiği maçta. Bal gibi Şike sahaya yansımış ki, İ. A’ya ceza verdin. Peki İ.A bu şikeyi kimle yapmış oluyor? FB ile, iyi de neden saldece İ.A ceza alıyor? Yine aynı şekilde, FB’li yönetici İlhan Ekşi ve Şekip Mosturoğlu hak mahrumiyeti cezası aldığına göre, şike sahaya değil de nereye yansıyor? Olmaz böyle bir hukuk. Bu hukuk anlayışı, Türk futbolunu gömer.
Dikkat edin, PFDK 10 kişiye ceza veriyor, bu 10 cezanın 9’u FB’li yöneticilere veya FB’nin içinde olduğu olaya. Bu durumda, neden FB ceza almıyor. Temiz ise, neden Aziz başkan içeride.
Aykut Kocaman, resmen Trabzonspor, Trabzon’daki maçta Galatasaray’a yatmıştır diyerek suç işliyor ceza yok, Terim suç işledi diye ceza var. Eğer bu hak mahrumiyeti değilse-ki bana göre hak mahrumiyeti cezası değil, resmen mahküm etmektir- neden yeni konan 105. Maddeyi işleterek Terim’i affetmedin? Demek ki ‘renklerin düşmanlığı ilkesi’ işletiliyor.
Sportif yargılama ile, adli yargılama örtüşmez ise, yani adli yargılama Aziz başkanı ve FB’yi ve de diğer takımları suçlu bulursa ne olacak?
http://blog.milliyet.com.tr/sikenin-kronolojik-oykusu-1/Blog/?BlogNo=420243
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar Platformu
evesbere@mynet.com
sevket-che@ Hotmail.com.tr
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder