FİTCH VE BENZERİ ULUSLARARASI KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI NASIL ÇALIŞIR?
İnsanlarımızın çoğu, ekonomik terimlerin ve tümcelerin ne anlama geldiğini bilmediği için, ekonomik gelişmelerin doğruluğunu, birkaç kişinin söylediğiyle kabul eder. Eğer, bir parti yandaşı ise veya düşünce satıcısı dönek bir partili ise, partisinin söyledikleri onun için inandırıcı doğrudur.
Bu nedenle, doğruları yakalaması için, döneğe değil(çünkü o doğrusunu biliyor da, çıkarı için orada), gerçek partiliye anlayacağı dilde bilgi aktarmak gerektiğini düşünüyorum.
Örneğin, bugünlerin günceli ve gündemi; “Uluslar-arası Kredi Derecelendirme Kuruluşu”.
Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu; ülkelerin, uluslararası finansal piyasalardan kaynak kullanmak için, onay aldığı kuruluştur.
Kapitalist iktidarlarca; devletin ekonomiye direkt müdahale etmesinin önüne geçmek için, karar alanının daraltıp, devletin gücünü özel sektöre ve sermayeye devredilmesi yönünde yapılan düzenlemenin adı ‘Deregülasyon’dur. İşte bu, ‘Uluslar-arası Kredi Derecelendirme Kuruluşları’, deregülasyon sürecinin beslediği kuruluşlardır. Ve, uluslar arası sermaye hareketinde kaynak tahsisisin karar vericileridir bu kuruluşlar.
Bunlar, 1980 sonrası neoliberal bağnazlığın finansal serbestleşme döneminin en önemli kurumlarını oluşturur. Bu kuruluşlar, uluslararası piyasalardan kaynak kullanmak isteyen ülkelerin ve şirketlerin, bütçe dengesi (açığı), ödemeler dengesi-cari açık, faiz dışı fazla(Bütçe fazlasının ana para borcunun faizini ödeyememesi karşısında yeni borç alıp ana para borcunuzu artırmak), enflasyon düzeyleri, sahip oldukları rezervler v.b. göstergelerine bakarak o ülke ya da şirket için, kaynak kullanma olanağına sahip olup olamayacağına ilişkin “belirleme yaparlar. Bunun bir adı da derecelendirmedir.
Sayıları, öyle bir iki değil, 60’ı aşkındırlar. Bu kuruluşların içinde en çok adından söz ettiren ‘Kredi derecelendirme kuruluşları’; Standard and Poors, Moody’s ve Fitch’tir.
Belirtiğim gibi 1980 sonrası ortaya çıkmış kuruluşlardır. 1980 öncesi “kredi derecelendirme kuruluşlarına” gereksinim yoktu. Çünkü; kaynak akımları devletler ya da uluslararası kurumlar(İMF, Dünya Bankası v.b) tarafından yönlendirilmekteydi.
Ülkem ise; 1989 sonrası bu kuruluşlarla tanıştı. Bu kuruluşlar , Türk hazinesine, bankalarına ve özel şirketlere not verirler. Eğer not geçerliyse, yabancı yatırımcılar kaynak tahsis ederek ülkemde yatırım yapmayı kararlaştırırlar.
Ülkem için ve ülkemdeki bazı şirketler için, genellikle; Standard-Poor’s, Moody’s ve Fitch, adlı kredi değerlendirme kuruluşları ‘para karşılğında’ değerlendirmeler yapar. Tıpkı, ABD’deki ‘Think Tank-Düşünce kuruluşlarına’ para vererek, ülkem için sanal düşünce ürettirilmesi gibi. Evet, bu üç kuruluşa para verdirilerek, not satın alınmakta ve karşılığında, ‘yabancı şirketler’ ülkeme kredi açılmakta ve yatırım yapmakta.
Güvenilir kuruluşlar olmadığı söylenir. 2007/2008 finans krizinden sonra çok eleştirildiler. Daha ötesi suçlandılar.
Avrupa Komisyonu başkanı Jose Manuel Barosso, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının güvenilirliğinin sorgulanabileceğini söyleyebildi(2011).
Örneğin, Avustralya Federal Mahkemesi; Standard-Poor's'u, 2008'deki küresel krizde değerinin tamamını yitiren türevlere en yüksek notu vererek yatırımcıları yanlış yönlendirmekten suçlu buldu.Yine; ABD'nin Illinois eyaleti Başsavcısı Lise Madigan, mortgage destekli menkul kıymetlere uygunsuz şekilde yüksek kredi notları vererek dolandırıcılığa karıştığı iddiası ile uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S-P'yi dava etti. En son dava haberi ise İtalya'dan geldi. Güney İtalya'da savcılar uluslar arası iki kredi derecelendirme kuruluşuna haksız karar verdiği gerekçesi ile dava açtı. İtalya vergi polisi, 5 tane Standart-Poor's temsilcisi ve 2 tane Fitch görevlisinin haksız karar ve manipülasyon yapma gerekçesiyle suçlandığı açıklandı.
İşte bu Fitch,Türkiye’nin uzun dönem yabancı para cinsinden kredi notunu artırarak; Türkiye’mi yatırım yapılamaz(BB+) ülkeden, Daha az yatırım yapılabilir(BBB-) ülkeye dönüştürdü ve Fas, Hindistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Hırvatistan, Letonya, Romanya, İzlanda, Endonezya, Kolombiya seviyesine getirdi. Dikkatinizi çekerim; yatırım yapılabilir ülke(A veya A-) değiliz, Guatemala iken, Azerbaycan’a dönüştük.
Ve, Fitch Başanalisti Ed Parker, yaptığı açıklamada “Türkiye için yeni bir dönem başladı. Artık Türkiye farklı bir ligde değerlendirilecek” dedi.
Parker dedi demesine de, ardından daha önce Türkiye için ‘az yatırım bile yapamaz diyen Moody’s ise kararını değiştirmedi. Yani; Fitch’in, Türkiye’nin puanını ‘az yatarım yapılabilir ülke’ puanına yükseltilmesini ciddiye almıyarak, kararında ısrarcı oldu. Bu nedenle; birileri Moody’s’i ye kararın değiştirmesi için baskı yapmaya başladı.
Bu durum, bu kuruluşlara olan güven konusunda kafaları karıştırmadı mı sizce? Evet; Türkiye’nin kredisinin artırılması, Moody’s’e göre, kesin doğru değil.
Ve sonunda olan oldu ve 2013’ün ilk ayında, Hazine Müsteşarlığı; Moody's ile çalışmaya devam edip, yıllardır çalıştığı Standart Poor's şirketiyle sözleşmesini bitirdi. Kimse çıkıp; “2012’nin Kasım ayında Türkiye'nin rating puanını 'yatırım yapılabilir ülke' konumuna getiren Fitch'in, verdiği bu puan nedeniyle ödüllendirilmedi” diyemez.
İşin ilginç ve düşündürücü yanı; çalışmaya devam edeceği ikinci sınıf rating şirketi Moody's’nin de yakında AKP’nin, pardon Türkiye’nin puanının artırıp 'yatırım yapılabilir ülke' konumuna getireceğinin savlanması.
Renkli hormonlu yandaş basın bakın ne diyor: “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sert bir dille eleştirdiği kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor'su (S&P) Hazine kovdu. Müsteşarlık 2013 için uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody's ve Fitch ile sözleşme imzaladı. Hazine, bugüne kadar Moody's ve S&P ile sözleşme bazında çalışıyordu. Fitch ise sözleşme olmaksızın değerlendirme yapıyordu. Fitch kasımda Türkiye'nin notunu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarmıştı.”
Onlar bile, onlar için bunu derken, sen hala onlar için sandığa gideceksen, ben ne yapayım?
Her ne ise, Fitch’in notumuzu ‘az yatırım için’ artırmasından sonda ne oldu? Artışı sonrası faiz ve döviz geriledi, borsa 1500 puan yükseldi. Anlayacağınız; Türkiye yatırıma hazır hale değil, yatırılmaya hazır hale getirildi. Dahası, ülkem; yabancıların Türkiye’yi daha az bir riskle sömürmesi durumuna getirildi.
Benim halkıma katkısı ne olacaktır? İyi de; 12 ülkede eş zamanlı yapılan tasarruf eğilimi araştırmasına göre Türk halkının aylık 22 euro ile Avrupa'nın en az tasarruf eden ülkeleri arasında yer alışına ne diyeceğiz?! Finans kuruluşlarından Erste Grup tarafından yaptırılan araştırmanın sonuçlarına göre Türk halkının yüzde 33'ü tasarrufu önemli bulmasına rağmen yüzde 83'lük kısmı maddi durumu yeterli olmadığı için bunu gerçekleştiremiyor.
Uluslar arası kredi derecelendirme kurumları, genelde çıkar savaşı içindedirler. Bunu batılı uzmanlar onaylamaktadır.
Fitch bilindiği gibi bir Fransız kuruluşu. İşin ilginç yanı, Türkiye’nin bugünlerde Fransa ile nükleer santral pazarlığı yaptığı.
Fransız enerji şirketleri; “Sen bana Fransa’da bana yasak edilen Nükleer Santraller için izin ver, ben de sana, Fıtch aracılığıyla(dikkat edin Fıtch demiyorum, Fıtch aracılığıyla diyorum) seçimde sana güç katacak, uluslar arası kredi derecelendirme notunu artırayım” pazarlığı yapılmadığını kim söyleyebilir ki?
Daha düne dek, kredi değerlendirme kurulusunun verdiği not için; Kıymeti Harbiyesi yok, biz kendi kredi derecelendirme kuruluşumuzu yapmalıyız(yapmadı, Moody’s yerine Fitch’i buldu) diyen R-cep, bugün tersini söylüyor. Fitch’e övgüler yağdırarak ve de siyasetin seviyelerini yerlerde sürüyerek Kılıçdaroğlu’na yanıt verebiliyor; -“Türkiye’nin ekonomide ortaya koyduğu performans takdirle karşılanırken, Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’nin ekonomik performansını yerden yere vurdu. Ardından Türkiye’nin kredi notu yükseltildi. Kılıçdaroğlu bu açıklama yapıldıktan sonra sen ne yaptın? Ülkesine bu kadar yabancı bir ana muhalefet mi olur? Tam bahtsız bedevi misali. “
‘Bahtsız Bedevi’;
“Bahtsız bedeviyi çölde kutup ayıları si……..” anlamına gelen ‘Bedevi’ benzetmesi Başbakan’a değil, kazimpaşalı oluşundan dolayı R-cep’e yakışır. Olmadı, başbakan, hem de hiç olmadı…
Birilerinin çıkıp, olguyu ‘Fitch bütününde ve R-cep’in Bedevi duruşunda eleştirmesi gerekirken, Kılıçdaroğlu’nu seviyesizlikle suçlaması ise ayrı bir talihsizlik.
Türkiye’nin kredi notu yükseltildi yükseltilmesine, fakat beraberinde bir dizi soruyu da getirdi.
Örneğin;
Kamu Maliyesindeki disiplin, enflasyon ve carı açıktaki iyileşme ve ödemeler dengesi korunabilecek mi? Dış borçtaki artış ve iç ve dış politikasızlıklar durdurulabilecek mi? Tüm bunlar ve orta vadedeki projeler gerçekleşmez ise yatırım yapılabilir ülke puanı tepetaklak olmaz mı?
En düşündürücü olanı da;
Fitch’in açıklaması.
Fitch, Ekim ayında Türkiye’nin, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) bünyesindeki kara para ve terörün finansmanıyla mücadele işlevi gören, Mali Eylem Görev Gücü (FAFT)tarafından Türkiye’ye yapılan bu uyarıyı anımsatmaktadır. Fitch, bu konuda; gereğinin yerine getirilmesinin önemine dikkat çekti. OECD’nin kara paranın aklanması ile ilgili Türkiye’ye, 20 Şubat 2013’e kadar süre tanımış. Bunun için yasal düzenlemenin Türkiye tarafından çıkarılması gerektiğini önemle vurgulamaktadır, Fitch.
Uzmanların söylediğine göre; aksi taktirde; hesaplar dondurulacaktır. Bu da, Türkiye’de kurumları olumsuz etkileyecek. Bu nedenle; Türkiye’nin kara listeye girmeyi göze alacak olması da, uluslar arası finans cephesini rahatsız edecektir. Bu da kırık not ve ardından sınıfta çakma süreçlerini beraberinde getirecektir. Ki, Arap sermayesinin, bir şekilde Türkiye’ye akıttığı paralar da geri çekilecek ve de ülke ekonomisi, değil durağanlığa, felaket bir fay kırılmasıyla yıkıma sürüklenecektir.
Tüm bunları geçiştirdi diyelim iktidar; peki cari açık finansmanındaki(üretiğinizden fazla yapılan harcamanın borçlanarak karşılanması veya bir şekilde para bulunması, yani sıcak para denen soğuk nevale) bozulmanın önüne geçebilecek mi?
Sen İran’a borcunu altınla ödeyeceksin ve sonra dönüp bunu ihracat olarak gösterip cari açık(ürettiğinden fazla harcama, yani ülkeden çıkan dovizin, girenden fazla olması) sorununu %50 çözdüm diyeceksin, üretimdeki yavaşlamayı ve büyümedeki gerilemeyi gizleyeceksin.
Portföy yatırımlarıyla(devlet tahvillerinin ‘faiz ve kar payı sağlamak için’ toplanması), cari açık finansmanı yaratacaksın.
Veya; kaynağı belli olmayan para yüzünden ortaya çıkan; yanlış ya da eksik kayıtların yarattığı ödemeler dengesi kalemleri arasındaki tutarsızlığı(‘net hata noksan kalem’) gizleyeceksin, yani kara para aklayacak ve ekonomiyi düzeltim diyeceksin;
Fakat, nereye kadar?!
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder