FIRSATLAR ÜLKESİ TÜRKİYE VE RANT ODAKLI İNŞAAT SEKTÖRÜ
Heey! Boş sandığa boş kafayla giden sana soruyorum; “Neden bu fırsatı, birçok kişiden biri olan sen değil de, sürekli birkaç kişiden biri olan o yakalıyor?”..
“Türkiye kimler için fırsatlar ülkesi?” olduğunun yanıtına ‘yazının ilerleyen satırlarında’ yer vereceğim: Önce şu ön sorunun yanıtına bir bakalım; “Türkiye hangi sektörsel alanda fırsatlar ülkesi?”
Türkiye inşaat sektörü alanında fırsatlar ülkesi. Yani, yeşilin griye tutsak edildiği sektörsel alanda.. Fırsatlar ülkesinin odağı neresi? İstanbul… Evet, bul İstanbul’u, al parayı..Hormonlu inşaat sektörünün kara düzlemi.
2002 sonrasının pıtrak gibi yaygınlaşan yandaş finans gruplarının ele geçirdiği Hormonlu renkli basın, hormonlu inşaat sektörünü manşetinden düşürmüyor. Düşürmüyor çünkü, medyacılık onlar için, mega yapı projeciliklerinin taşıyıcı sistemi, kiriş kolonu.
Neden, ‘ hormonlu inşaat sektörü’ diyorum?
Türkiye’m, Özellikle İstanbul ve Ankara’da inşaat sektörü ‘yap-sat-kaç’ mantığıyla, üretim işlevli yatırım olmaktan soyutlanarak, rant eksenli yatıran sektör konumuyla asal (temel) sektör olmaktan çıkarılmıştır. Özellikle İstanbul’da, tarihten gelen kent siluetini yok eden yoğun bir yapı inşaatı süreci yaşatılmaktadır..
Yeşil korulukların yerini devasa gri (beton) koruluklar almıştır. Doğrudur; Türkiye’nin büyüyen ekonomisinin lokomotifi ‘İnşaat Sektörü”dür. Bir inşaat mühendisi olarak bu benim için gurur verici bir olay. Türk ekonomisini ‘uygar gelişmiş ülkeler çizgisine taşımak için’ çeken asal sektör’ün ‘inşaat sektörü’ olduğunu yıllardır yazdık.
Kısa da olsa tekrarında fayda var; İnşaat Sektörü’nün, Ülkemin Gayri Safi Milli Gelir içindeki payı % 6 ve 8 arasındadır. İnşaat sektörüne girdi sağlayan imalat ve hizmet sektörleri dikkate alındığında bu oranın %30’ları aştığını görüyoruz.
İnşaat sektörümüz, yurtdışında da büyük bir güce sahiptir. Yurtdışı yüklenicilik hizmetleri ile genel dışsatım payının %10’ları aştığını unutmamak gerekir. İstihdamdaki etkisi de yadsınamayacak oranlardadır. İş gücünün %6’dan fazlası bu sektörde çalışmaktadır. Buna düz işçileri de kattığınızda, oranın daha da artacağı bir gerçektir.
İnşaat sektörünün böylesi özellikleri, yanlış enerji projeleri, kentsel dönüşüm ve lüx yapı süreciyle her geçen gün erozyona uğramaktadır. Özellikle, barınma sorununun gideren, konut kooperatifçiliği ötelenerek, TOKİ diye tanımlanan Toplu Konut İdaresi devreye sokulmuş ve devlet eliyle inşaat sektörü ranta ve yandaşlara eklemlendirilmiştir. İş bulan da, iş yapan da, ürünlerden faydalananlar da yandaş veya teslim olmuş çıkarcı gruplardır.
Bu nedenle, Hormonlu basının, ‘İstanbul odaklı’ bu hormonlu inşaat sektörü için gündeme getirdiklerine inanmıyor ve güvenmiyorum: Sözde, Türkiye genelinde kentsel dönüşümün yanında mega projeler planlanıyormuş. Bu işletilen süreçle, Özellikle İstanbul yeniden şekillenirken, hem yerli hem de yabancı yatırımcılara birçok fırsat sunacakmış.
İyi de, birkaç kişiye bu fırsatı sunan bu süreç, birçok kimseye ne sunacak?
Hava ve cıva… İstanbul’da Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. Yılı olan 2023 yılına dek, Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı ve açıklayacağı projeler büyük önem taşıyormuş.
Bir ülke düşünün ki, demokrasi ile idare edildiğini savlasın, ardından da; ülkenin kaderini değiştirecek mega projeler başbakanının iki dudağı arasından çıkacak olağan dişi/düşsel projelerle dumura uğratılsın.
Gerçek anlamda, topluma katkı sağlayacak, hem bireyi, yanı halkı, hem de ticari şirket gruplarını varsıllaştıracak kamu yatırımları için 100 katrilyonu aşan finans gücü gerekmektedir. Siz, bunu minimize ederek bireyi(halkı) öteler, yandaş çıkar gruplarını varsıllaştıran rant projelerini gündeme getirir isen ben seni sorgularım.
Çünkü sen; 3. Boğaz köprüsü, Alışveriş merkezleri(AVM), 3 paralık enerji için dereleri yok eden Küçük Ölçekli Hidro Elektrik Santralleri(KÖHES), yapılabilirlikten uzak verimsiz Hidro Elektrik Santralleri(HES), petrol baronlarını varsallaştıran karayolları, ikinci boğaz (kanal İstanbul), dev lüks oturma mekanları(İng. Residence), yani modern getto siteler, kentsel dönüşüm projeleri ve finans merkezleri inşa ediyorsun. Ve buradan, birkaç kişinin kazandığı geliri, ülkemin nüfusuna bölüp, çıkan ortalama geliri, birçok kişinin(toplumun) ekonomik geliri diye topluma yutturuyorsun.
Dediğine göre; 2023 vizyonu çerçevesinde Türkiye, dünyanın 10. Büyük ekonomisi olmaya hazırlanıyormuş. Dünyanın en büyük prestijli gayri menkul fuarlarından ‘MIPIM 2013’ de bu yıl ‘onur ülkesi’ Türkiye olmuş.
İstanbul’daki potansiyel ve gelişen Anadolu şehirleri sayesinde yabancı yatırımcılara fırsat sunmuş. (bu doğru, ülkemi resmen yabancılara koşulsuz sundu).
Kentsel dönüşümü ile Türkiye dünyaya örnek olacakmış. Kısacası; Dünya taşınmaz (inşaat sektörü içinde, Türkiye Avrupa birincisi. Yani rant eksenli beton üretimiyle, büyük kentlerimiz, özellikle İstanbul yok ediliyor;
Kanal İstanbul (ikinci boğaz), 3. Boğaz köprüsü, 3. Havaalanı, İstanbul finans merkezi, Avrupa yakasındaki sınırları 3. Havalimanının kurulacağı bölgeden başlayıp Küçükçekmece Gölü’ne dek 1 milyon nüfuslu Yenişehir, Kayabaşı, Bio İstanbul, Sağlık Kent, Magnet City(Mıknatıs Kent), içinde AVM olan sözde Temapark, 3. Boğaz köprüsü ile ortaya çıkan Zekeriyaköy ve Dursunköy, Kentsel dönüşüm, Nurol Tower(kule), Akasya Acıbadem, Marmara Park, Park Vadi, İstanbul Trump Towers, Boshorus City, Kağıthane Ofispark, Tekfen Bomonti Apartmanları, Quasar İstanbul, Emaar Square, İstanbul’un kuzeyindeki Belgrad Ormanı’yla, şehrin merkezi olan Maslak’ı birleştiren Vadi İstanbul ve Maslak 1453 gibi İstanbul’un mege projeleriyle İstanbul adeta talan ediliyor.
Bu halkı aldatmanın ta kendisidir. Çünkü bu projeler halkı değil birilerini varsıllaştıran projelerdir.
Tasarruf sahiplerinin menkul değerleri çıkaran kuruluştan doğrudan alım yaptıkları piyasa olan ‘Birincil piyasa’ değil de, bu menkul değerlerin yatırımcılar arasında el değiştirdiği piyasa olan, yani ikincil piyasada (İMKB) işlem gören Nakit Para Olan Ve İslami Prensiplere Göre Uzun Vadeli Sabit Veya Değişken Gelir Getiren Faizsiz Sermaye Piyasası Ürün Olan ‘Sukuk’ Adlı Nakit Para Şeklindeki Yatırım Aracından 2 Milyar dolar gibi bir rakamla faydalanacaksın-Ki Bana Göre Kara Para Aklama Sistemidir- ve İstanbul soygun projelerinin tanıtımını(Fr.Lansman diyorlar) Dubai’de yapacaksın ve ardından Cannes’te düzenlenen gayrimenkul fuarı MIPIM 2013’e katılarak uluslar arası yatırımcıları İstanbul’a davet edeceksin, İstanbul’u talan ettirmek adına.
İstanbul gayrimenkul gelişme beklentilerinde Avrupa’nın 27 şehrini geride bırakıp birinci sıraya oturmuş. Mevcut gayrimenkul yatırım performansında da Avrupa’da dördüncüymüş.
Doğrudur, çünkü Türkiye’den yabancıların ev alması çok kolaylaştırıldı. Nasıl mı? Mayıs ayında ‘Mütekabiliyet(karşılıklı olma) Yasası’ olarak bilinen Tapu Kanunun ve Kdastro Kanunu’nda değişiklik yapan 6302 sayılı kanun değiştirilerek, yabancılar koşulsuz taşınmaz(Arapça, gayrimenkul diyorlar) alma olanağı(Arapça, imkan diyorlar) tanındı(18 Mayıs 2012). Ve, yaklaşık 11 bin kişi taşınmaz aldı. Almanlar ilk, İngilizler ikinci sırada.
Burada ilginç bir durum var ‘dünya barışından’ söz edenlerin hasmane duruşudur. Çünkü, Umman, Katar, ABD, Almanya, İngiltere, Arabistan, Güney Kore v.b koşulsuz ev ve arsa alabilecek, fakat Ermenistan, Suriye ve Kuzey Kore asla taşınmaz alamayacak.
Asıl ilginç olan nedir biliyor musunuz?
Bu denli saldırı altında olan Türkiye’min hala nasıl ayakta durduğudur.
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder