ÖCALAN’IN OYUNUNA KİM İNANIR? KADİR İNANIR VE İSLAMIN KİRLETİLMESİ
Milliyet'ten Namık Durukan, BDP'li heyetin İmralı'da Öcalan ile yaptığı görüşmenin gizli notlarını ilk kez yayınladı(28 Şubat 2013).
Bu gizli notları kim sızdırdı?
-Süleyman Sırrı Önder veya Altan Tan veya Pervin Buldan,
-AKP ve BDP koalisyonu
- Koalisyonun, uçtaki kimlikleri. Yani barış sürecini işletmek istemeyenler.
-Öcalan.
Büyük olasılıkla, Öcalan sızdırdı. Nedeni, AKP’yi deşifre etmek.
Öcalan’ın M.Metiner’i aşağılaması ne ise, AKP ile ilgili söyledikleri de o denli bir anlam içermektedir.
Kısacası, metnin sızdırılması amaçlıdır ve bu amaç da, barışı istemeyenlerin temel duruşudur.
Öcalan da dalga geçiyor, R-cep de. Öcalan Kürtlere, R-cep de kendi içindeki Kürtlere hakim değil.
Seçimlere yakın işletilen bu süreç, Asla barış getirmez, AKP’ye de, BDP’ye de oy getirir. R-cep de buna oynuyor, eşbaşkan Selahattin Demirtaş da.
Baksanıza, Öcalan, Süriye’de 50 bin, Kandil’de 10 bin, İran’da 40 bin gerilla(terorist) var diyor. Toplam 100 bin terörist eder. Adam bu örgütü, özerklik bile istemiyorum diyerek dağıtır mı?
Öcalan’ın; “Kolektif haklar ve Kürt reformu yasası yapılacak. Biz demokratik özerklikte ısrar edersek, bu sabote olur.” söylemine kaçınız inanıyorsunuz? Adam büyük Kürdistan projesini düşlerken, özerkliği bile istemediğini söylemesi aldatmacadan başka bir şey değildir.
Bence temel amaç; Öcalan barış oyunu ile kendisini ve KCK tutuklularının serbest kalmasını sağlamak-ki bunu zaten açık-açık söylüyor- Sonrasında da, bu terörist grubuyla Kuzey Irak’ı ele geçirmek. Sırrı Süreyya Önder’in : “Anayasada en büyük tartışma vatandaşlık tanımında yaşanıyor. Kandil diyor ki mutlaka Kürt halkının varlığı zikredilmeli, çünkü azınlıklar denilince gayrimüslimler anlaşılıyor, ki bu doğru bir tespit.” söylemine, Öcalan; “Özgür iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığını ifade eden her birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.’ Burada Türkiye Cumhuriyeti de olmayabilir sadece Türkiye’de olabilir. Ulus aidiyeti ile devlet aidiyetini karıştırmayın. Devlete aidiz, ama Türk ulusçuluğuna ait değiliz.” gibi çelişkili, doğrusu değişken yanıtlar veriyor. Bu da kafasının net olmadığının gösteriyor.
Öcalan, resmen R-cep ile ülkeyi dizayn ediyor, operasyonlar yapıyormuş da haberimiz yokmuş. Baksanıza Öcalan’ın dediklerine: ''Sayın Başbakanı inandıran ekip (2011’de) PKK’yi bitireceğiz’ dedi. 10 bin kişiyi (KCK) içeriye aldılar. Bu güç MİT’e de darbe planladı. Ben hemen devreye girdim, ‘Bu darbedir’ dedim. Ergenekon’dan farkı yok. Başbakan MİT’e darbe yapılınca sıranın kendisine geldiğini gördü, Başbakan vatana ihanet suçundan tutuklanacaktı. Genelkurmay Başkanının (İlker Başbuğ) tutuklanması da budur. MİT’i düşürseydiler,Türkiye’de tüm kaleler düşmüş olacaktı. Hakan Fidan tutuklansa, sıra Başbakan’a gelecekti. Ben bir darbeyi sezdim. Cezaevi müdürüne ‘Hakan Bey’i (MİT Müsteşarı Hakan Fidan) yalnız bırakmamak gerekir’ dedim. Sözlü, yazılı iletişime geçtim, 5 ay önce tekrar kanal açıldı, diyalog başladı.''
Gel de, ‘Güldüşün Çorbası’ yapma burada: Görülüyor ki, birbirlerine boşuna ‘sayın’ demiyorlar. Birbirlerini kurtarıyorlar. Önce Öcalan R-cebi kurtarmış, şimdi sıra R-cep’te. Teorisyenlerden bir tanesi terörist başı için son olarak heykelini dikelim dedi. Aynı teorisyenin terörist başı için paşa yapalım derken ne kadar haklı olduğunu düşündüm, çünkü İlker Başbuğ paşayı verdiği talimatla o tutuklatmış.
BDP’li heyet ve Öcalan’ın konuşmalarında ciddi bir yan bulamadım. Gelin bir göz atalım, ç-alınan bu g-izli n-otlara:
Sırrı: Sayın Başkan süreci tıkayacak olan da sürecin önünü açacak olan da sizin koşullarınız.
Öcalan: “Ben PKK’nin yetersizliğine karşı da inisiyatif kullanacağım. Ne PKK’nin sandığı, ne AKP’nin sandığı gibi bir çekilme olur. Akdoğan (AKP Parti Ankara milletvekili, Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ı kastediyor) milat diyor. Bu kendini kandırmadır. Felakete neden olur. Mektubun cevabı gelecek. Karar verip ilan edeceğim. Kandil karamsar, aşarlarsa iyi olur. Akdoğan kendisine güveniyorsa onunla konuşabilirsiniz. Bunu yapmazlarsa daha da gelişkin bir gündemle karşılaşırlar.
Sırrı’ya dönerek; Peki bu çekilen yere JİTEM’in ve korucuların dolmaması için komisyonlar mı olmalı, yoksa akil adamlar mı olmalı.
Sırrı: Parlamentonun böyle bir yetkisi ve işlevi yok.
Öcalan: Komisyonlar kurulacak. Hakikat komisyonu da kurulacak. Akil adamlar denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak. Köylere geri dönüş olacak. Bunları yapmazlarsa geri çekilme olmaz. Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum. Suriye var, İran var. Şu an Suriye’de 50 bin, Kandil’de 10 bin, İran’da 40 bin var.
Sırrı: Sizin konumunuz ne olacak?
Öcalan: (Gülerek) Ne ev hapsi, ne de af bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki bu hamlem komployu boşa çıkaracaktır. Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam, Ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, ‘Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız’. Kendime güveniyorum. Şunu iyi bilin devlet de ben de vazgeçemeyiz. Tarihi bir barış ve demokratik yaşama geçiş. Kandil onların savaş sistemine katılmadığım için... Bu yüzden onlara kızıyorum.Ben sorumluluk üstlenmem. Süreç başarısız olursa ‘Apo öldü’ diyeceksiniz. Ben yokum. BDP ve PKK’nın beni kullanmasına izin vermem.''
Umarım AKP’de bizi yanlış anlamaz. Yanlış anlarsa felaket olur. Buna rağmen AKP diktatoryasını bize dayatırsa kabul etmeyiz.
Sırrı: Başkanım her şeyi konuştuk. Bir de başkanlık meselesi var. Kamuoyu bu konuda çok hassas. Osman Kavala’nın size selamları var. Totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişe ediyorlar.
Öcalan:''Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile başkanlık ittifakına girebiliriz. Yalnız Başkanlık ABD’deki gibi olmalı, devlet meclisi gibi bir senato, bir de halklar meclisi. Bunun adı demokratik meclis de olabilir. Bu da ABD’deki gibi temsilciler meclisi gibi olabilir, Rusya’daki alt duma gibi olabilir. İngiltere’deki avam kamarasının Türkiye versiyonu gibi.''
Sırrı: Son günlerde sanatçıların duyarlı çıkışları var. Mesela Kadir İnanır bayağı etkileyici oldu.
Öcalan: Hepsini selamlıyorum, saygılarımı gönderiyorum. Şunu görmeliler, bizim siyasi faaliyetimiz bir sanattır.
Sırrı: Bilge Köyü katliamı üzerinden Kürt meselesini anlatan bir senaryo üzerinde çalışıyorum.
Öcalan: Çok iyi olur.
Öcalan: (Altan Tan’a dönerek) Sen sağdaki örgütleri bilirsin. Kontrgerilla ABD merkezlidir. Yargı ve emniyeti ele geçirdiler. MİT askerlerden güçlü çıktı, savcı çağırdı gitmediler. Bana göre bir direniştir. Erdoğan bunların burnundan fitil fitil çıkarır. İnşallah diyelim.
İslam kirletildi, bugün Türkiye’de hat safhadadır, İslam’ın özü adalet, hukuk ve tasavvuftur (Altan Tan’a dönerek) kirlenmeyi önleyin. Sizi nasıl markaja aldılar biliyorsun. Kürtler dindardır. İlk dönemlerde namaz kılıyordum, 33 sure ezberlemiştim. Köyün imamı Müslüm hoca ‘Sen böyle gidersen uçarsın’ diyordu. Kimse kusura bakmasın, ben İslam’a sol jargonla bakmam. Kürt halkının da dini inancı kuvvetlidir. 1969’da Kısakürek’in gizli bir toplantısına gittim.
Sırrı: Bu sanıldığı gibi bağlayıcı bir metin değildir. Teknik bir metindir.
Öcalan: Niye, birinci ve ikinci maddesinde mali ve idari özerklik var.
Sırrı: Sayın Başkan. Buna şerhin kaldırılması tek başına yetmiyor. Bunun iç hukuka dönüştürülmesi gerekiyor. Bunun yolu da anayasa da düzenlemek. Sanıldığı gibi bu haliyle bir bağlayıcılığı yok. Bir teminat da içermiyor.
Sırrı’ya dönere; Sırrı bize lazım. Bizim kıymetlimiz. (Sırrı’ya dönerek) Ben seni bana söylendiği zaman başka bir Adıyamanlı Sırrı ile karıştırdım. Sen siyasaldaydın değil mi?
Öcalan: Ha o sen değilsin. O bizim zamanımızda, sadece ders çalışan xımıl biriydi.
Sırrı: Sayın Başkan siz Adıyaman’a ilk geldiğinizde ben 14-15 yaşındaydım. Siz geldiniz Hasan Yorulmaz’ı sordunuz. Ben sizi Hasan Yorulmaz’a götürmüştüm.
Öcalan: Evet. Benim Adıyamanlı çok kıymetli arkadaşlarım vardı şehit düştüler.
Sen Mükerrem Kemertaş’ı çok seviyorsun. Seni de çok severim ama Turan Engin’i daha çok severim, Esas beni etkileyen Aram Tigran’dır. Onun sesi beni kendime getirir.
Büyük kadın kahramanlar var. Yaşamın kutsallığı önemlidir. Kölelikten vazgeçilmelidir. 8 Mart mesajı olarak bu söylediklerimi, bu çerçevede açarsınız. Kadını özgür almayan bir halk özgür alamaz. Kadının tam özgürleşmiş hali tanrısallıktır. Şehit düşen kadın kahramanları anıyorum.
Öcalan: Bana yönelttiğiniz bütün soruların cevapları ve Kandil’in endişelerini giderecek her şey bu mektuplarda var. Şimdi eklerini yazacağım. Karşılıklı görüşmeler devam edecek.
Öcalan: Devlet düzeyinde karşılıklı olarak diyalog içindeyiz. Karamsar olmayın., AKP buna ne kadar hazır, ne kadar ciddiler bunu bana siz getireceksiniz. Anti terör yasası, siyasi partiler yasası, seçim barajı... Toplantılarımızda cesurca tartışıp bana getireceksiniz. Bir ya da iki hafta içinde eleştirisel bir cevap bekliyorum. Bu bir taslaktır, dayatma değildir.Çekilmeden çekilmeye fark var. tek taraflı bir çekilme olmayacak. Çekilme parlamento kararı ile olacak. Başbakanın dediği çekilsinler onlara karışmayız demesiyle olmaz. TBMM onaylayacak, çekilme komisyonla olacak..Hükümet kesin vesayetten kurtuldu mu hesaplaşma tam olarak yapıldı mı? Tayyip’in hükümet mekaniği, Kürt hareketine vurduğu kadar kendisine izin veriliyor, alan açılıyor vesayet kurumu, güç odakları tarafından. Sayın Başbakan zekice bu mekaniği teşhis etmiş ve iyi kullanıyor. Komplonun bir parçası değil. Danışıklı demiyorum ama Başbakan komplonun parçasıdır demiyor ama, bu yöntemi bir iktidar aracı olarak görüyor. PKK’ya vurarak yerini sağlamlaştırıyor. Kendime kızıyorum, 2001-2004’te biz eylemi ‘tak’ diye kestik. Hükümet anlamadı, ‘terör bitti’ dediler. (Altan Tan’a dönerek) Sayın Altan bilirsin İslamcıların 40 yıllık rüyasıydı, rüyalarını gerçekleştirdik. Biz AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk. Bize bir teşekkür etmedikleri gibi 2’nci Atatürk rolüne soyunup daha çok üstümüze geldiler, ezmeye çalıştılar. Benim demokratik kriterlerim var bunu anlattık, bir baktık ki AKP hegemonya kurmak istiyor.''
Öcalan: (Sırrı’ya dönerek) ''PKK bile beni anlamıyor. Beni bir ağabey ve baba gibi görüyor. Endişelerini paylaşıyorum. Benim dosyalarım endişelerini giderecek bir çatışmasızlık öneriyor. Şimdi burada ne var?''
Birinci Belge: Demokratik Barış Sürecine Felsefi Bakış: Bu toplam 10 maddeden oluşuyor.
İkinci Belge: Demokratik Çözüm Planı: Bu da toplam 10 maddeden oluşuyor. Buna kısa bir giriş de diyebiliriz
Üçüncü Belge: Demokratik Barışın Eylem Planı: 3 aşamalıdır. Birinci aşama 7 madde, ikinci aşama 5 madde. Üçüncü aşama 7 madde.
''Eylem Planı’na bir sayfalık ek yazdım. İkinci ek 4 sayfalık paralel devletle ilgili sorulara cevaplar. Değerlendirme 3 yaprak, 6 sayfa Kürt Sorununda Barış ve Demokrasi Süreci Hakkında Kısa Değerlendirme. Ben 3 aşama ve 10 ilke öneriyorum. Bu yazı üzerine cesurca tartışacaksınız. Bunu Kandil’e ve Avrupa’ya götüreceksiniz. Kendi aranızda iş bölümü (heyeti kastederek) yaparak, Kandil ve Avrupa’ya bu görüşmeyi anlatın. Daha önce 3 hafta demiştim ama 2 hafta içerisinde gelirse, görüşlerimi revize ederim. Eşbaşkanlarla görüşürsem iyi olur. Eğer eşbaşkanlara tavır devam ederse yine bu heyet gelir. Nevruz’a bunu ilan etmek istiyorum. İlanı ben yapacağım. Kolektif haklar ve Kürt reformu yasası yapılacak. Biz demokratik özerklikte ısrar edersek, bu sabote olur.''
R-cep’te, Öcalan da, birbirlerine karşı oynuyorlar. Birbirleriyle oynarlarken, halkla da oynuyorlar. Söylemlerinde, birbirini anlayan iki kişi izlenimi verirlerken, aniden birbirlerine tehdit mesajları gönderebiliyorlar. Okudunuz Öcalan’ın gizli tutanaklarını, dinliyorsunuz R-cep’in yazılı ve görsel basındaki söylemlerini.
Tekrar ediyorum; 2 taraf da samimim değil. Sonuç alınmaz, sadece halka sanal bir sonuç satışı yaparlar.
Bu satışta da Öcalan ve R-cep tümden zarar ederler. Biterler.
http://blog.milliyet.com.tr/turkiyem-abd--iliskilerinin-boyutu-ve-icerigi-nedir-/Blog/?BlogNo=390971
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
Sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM. 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder