Anadolu'yu verenler anlamadı, 10 yaşındaki Nisan 'Nükleer Santral ve HES' tehlikesini anladı: Resmen çıldırmış olmalılar, çünkü ‘Doğayı ve Doğanı’ yok etmek için çılgınca saldırıyorlar. Beyler, bayanlar zaman-zaman gerçeklerden kayanlar; bu ülkede siyasal erkin ‘Çılgın Proje’si var, yenisini aramaya gerek yok; o da ‘Zararlı HES’ler ve külliyen zararlı Nükleer Santraller ile KÖHES’lerdir’ Doğa savaşçıları “Büyük Anadolu Yürüyüşü”nü gerçekleştirmek istediler, yurdun 4 1 yanından ve de 11 ayrı yerinden “Anadolu’yu vermeyeceğiz!!!” sloganıyla günlerce yürüyerek geldiler... Anadolu salt ‘Anadolu’yu vermeyeceğiz!’ diyenlerin mi? Hayiiiir! Anadolu ‘Anadolu’yu ille de vereceğiz’ diyenlerin de… Bilmiyorlar, algılıyamıyorlar; dağların, derelerin, Vadilerin, ormanların şirketlere satılarak yok edilmesi sonrası kendilerinin de yok olacağını.
Algılasalardı; 21 Mayıs 2011’de kendilerini koruyan, yani yok edenleri bile korumayı amaçlamış doğa savaşçılarını Ankara’ya sokarlardı. Sevgili kırsaldaki insanım, özellikle Artvinli köylüm; yalvarıyorum sana 3 paralık dolar için şirketlere satma arazilerini. Bil ki o doğa parçası milyonlarca yıl inşa etti kendisini ve katrilyon dolar verseler dahi verilmeyecek evrensel değerdedir. Sattığında yok edilecektir bir paralık enerji için ve alacağın o dolar asla sana o doğayı geri getirmeyecektir.
Geri eri getirmeyeceği için senden sonra doğanlar doğasızlıktan yok olacaktır. Biz yılmazdan savaş vereceğiz ve de yazacağız. Lütfen kulak verin: Soner Yalçın’in güzel sözü var, özlü söz kadar etkili bulduğum; “Biz anlatıyoruz, anlamıyoruz” Gerçekten anlamaya anlatma kadar zaman ayırmıyoruz. Zaman-zaman ‘hormonlu renkli basın’ deyimiyle tanımladığım ve böylesi gazetelerin sınıfına konuşlandırdığım “Hürriyet Gazetesi” 29 Aralık 2010 ‘Çevre’ eki, gerçekten önemli bir konuyu işlemiş. Salt başlıkları bile bir şeyler anlatıyor, alt başlıkları ise çok şey:
- 1- Okullarının bahçesine ekolojik kulübe kurulan 10 yaşındaki Nisan’ın bir sorusu var; “Rüzgar ve güneş varken neden hala HES ve Nükleer Santraller istiyorlar?” 10 yaşındaki çocuk kadar Nükleer ve HES’in zararlı olduğunu düşünemiyorsak “PES!” doğrusu.
- 2- Homo sapiens (100 bin yıl önceki insan. Atalarımız canım) öldü, yaşasın Homo Novus (İnsan sevgisiyle yoğrulmuş uygar yeni İnsan). Bazılarına göre henüz dünyanın değil ama Homo Sapiens’in, yani 100 bin yıl önce doğan ve doğaya-doğana/insana duyarsız bencil doyumsuz biz insanoğlunun sonu yakın. İnsanlık ya yok olacak, ya da yeni bir insan türü olan Homo Novus’a geçecek. Şimdiyse, sadece insan denen bu tür yüzünden hem hayvan, hem bitki, hem mikroorganizmalar; çok daha fazla tür yok oluyor. Her şey son 50 yılda oldu(Bizde son 5 yılda). Biz, yaşayan beden olan gezegenin kanserli hücreleriyiz. Büyüyerek bedeni yok ediyoruz ama gezegende kanseri atarak yaşamaya devam edecek. Bizden önceki insan türleri gibi yaşayan Cro-Magnonlar, Neandertaller ve Homo Erectuslar da yok olacak. Daha bilinçli, yeni bir insan türü olan Homo Novus gezegene gelecek. Aslında bu türden şu an var aramızda fakat sayıları artacak…İçimizde devasa bir sevme potansiyeli, yaratıcılık, bilme arzusu var. Bunlar baskın olacak. Her birey, ‘bütüne nasıl bir yararım olabilir’ diye düşünecek’. Bilniçli bir insanın polise, askere, silaha ihtiyacı yok. Bilinçli insan, akılcı kurallara uyar akıldışılara değil( Bireysel gelişim uzmanı Nil Gün). Nil hanımın söylediklerini yıllardır söylüyoruz, söylüyorlar ve de söylemişlerdi. Anarşizm ile örtüşen bir sürecin Homo Novus ile işletileceğini, aslında doğaya ve doğana duyarlı Homo Novus’ların var olduğunu söylerken, kendisiyle birlikte günümüz doğa ve doğan duyarlılarını işaret ediyor. Bizler değimliyiz, cehennemimiz yaratarak, onun içinde cehennemi arayan? Bizler değil miyiz, insanı dizginlemek için bir başka insanı polis veya asker diye insanların başına diken… Her ne ise bu işler birgün istenen çizgiye oturacaktır, öyle veya böyle otururken de zaman-zaman oturtacaktır.
- 3- Evim ekolojik evim. Ekolojik evlerde geri dönüşüm, yalıtım ve enerji üretimi dışında, malzeme seçiminde de insan sağlığı ilk planda geliyor.
- 4- Çevreci otomobiller.
- 5- Az bilinen 7 doğa harikamız. Gazetenin üçüncü sayfası, tam sayfa reklam. Her şeyi, dahası tüm değerleri paraya yüklemişiz ya, ‘Çevre duyarlılğını’ da paraya tahvil etmişiz. İşte o’nu kanıtlayın reklam metni: “Leeds sertifikasyon programı dahilinde, enerji ve çevre tasarım kriterlerine uygun olarak tasarlanan bilmem ne şirket, Türkiyeni ilk büyük ekolojik karma “Yeşil” projesidir. Bilmem kaç bin m2’lik alana yayılan projenin yalnızca….m2’lik alanı binalarındır. Çevreci malzeme seçimi, atıkların geri dönüşümü, su tasarrufu, yeşil alanların büyüklüğü, elektriğin bir kısmının rüzgar ve güneş enerjisinden üretilmesi, bu proje ile gurur duymamızın en büyük sebepleridir” Güzel bir proje. Fakat ben bu çevre duyarlılığının gösteremeyeceğim, çünkü param yok: O zaman tüm parasızlar çevre duyarsızı ve Doğaya doğana düşmandırlar. Onları yok edelim, ve “Yaşasın para, yaşasın doğa” sloganı çevrecilerin yeni sloganı olsun) Janset(oyuncu); 2yediğim meyvenin çekirdeğini ekiyorum” Ebru Şallı(Manken-Sunucu); “Geri dönüşümcüyüm…Faturadan tasarruf değil insanlığa katkı”. Metin Üstündağ (Mizah yazarı ve çizeri); Nükleer santral bir cinayettir. HES’cikleri unutmuş. Yani dere tipi olan Küçük Öçekli Hidroelektrik Santraller-KÖHES’leri. Can Gürzap(Oyuncu); 2Çöplerimi nasıl ayrıştıracağımı bilmiyorum” Derya Köroğlu (Müzisyen-Şarkıcı); Aydınlanırken elektrik, tıraş olurken su tasarruf ediyorum” Sevgil eşim Kadriye yine bağırıyor “ Şevket, salonun ışığını kapatmayı unuttun yine…Tıraş olurken, ne olursun suyu açık tutma!” Cem Adrian(Müzisyen-Şarkıcı); Küresel ısınma mevzuu trend gibi harcandı. Ne demek istedi? Diye yazının tamamını okudum. Anladım ki; “Küresel ısınma mevzuunu insanlar trend gibi harcadı. Sanki artık morası geçmiş, olay kapanmış gibi davranıyorlar. ‘Hadi bu da geçti bakalım sırada ne var?’ gibi bir beklentiye girildi…” Gürgen Öz(Oyuncu9; Her boş alan AVM mi dikmek lazım. Mehmet Ali Alabora(Oyuncu), 2Tüketim alışkanlıklarımı gözden geçiriyorum” Ve 6. sayfa; Doğa dostu teknolojiye ayrılmış: Tüm bilmem ne ürünleri, sadece bugünkü değil, gelecekteki yaşamımızı da iyileştiren teknolojilerle donatılmıştır. Ürünlerinde %57-62’ye varan elektrik tasarrufu (Kaçak elektrik kullanımından uğradığımız zararın, enerji toplamımızın % 36’lar seviyesine ulaştığını anımsadınız değil mi?), %37-66’ya varan su tasarrufu ile bilmem ne, doğal kaynaklyarı daha verimli kullanmak için tüm ürünlerini %95 geri dönüşümlü malzeme kullanarak üretir. Üstelik son 15 yılda elektrik tüketimnde %74, su’da %66’ya varan tasarruf sağlayan teknolojilerin geliştirilmesi ile sizin de doğal kaynakları korumanıza yardımcı olur. Daha yaşanılır bir gelecek için bize katılr mısınız? Kusura bakmayın ben katılamam çünkü param yok. Anlaşılar doğa için verdiğimiz savaşı bırakıp bu ürünleri almamız gerekir. Eee, biz bu olanaktan yoksunsak bunu da siz üstlenin, bedava bu ürünleri dağıtarak. Bu olası değil, o zaman fiyatları düşürün. O da olası değil ise, senin amacın benim doğaya ve doğana olana duyarlılğımı materyale dönüştürmek. 7, 8, 9 ve 10. sayfa “10 Büyük çevre sorunumuzu” işliyor.
- 1- Nesli tükenen bitki ve hayvanlar.
- 2- Orman tahribatı İşte bu noktada anekdotum geldi. Bunun için size aşağıdaki yazımı öneriyorum: http://blog.milliyet.com.tr/Kene_icin_orman_yakanlar/Blog/?BlogNo=124068 Siz kesin tembellik yapacaksınız, ben en iyisi o yazının önemli bölümüne yer vereyim: “Bilindiği gibi ülkemizde kağıt üretiminin yüzde 97’si ormanlarımızdan sağlanmaktadır. Hiçbir sosyal, siyasal ve ekonomik içeriği olmayan; televole kültürünü içeren haftalık gazete eki ve aylık dergileri baz alalım. Birinci hamur kuşe kağıttan oluşmuş bu sayısız dergilerin kağıtları ithal değil, Dalaman Seka Kağıt Fabrikasından üretilen kağıtlardır. Yani ormanlarımız ürünleridir. Kesinlikle bu kağıtların çürümüş ağaçlardan elde edildiğine inanmıyorum! Derginin bir tanesi ortalama 300 gram gelmektedir. Seka verilerine göre 5 metreküp odundan 1 ton kağıt elde edildiğine ve bir ton kağıdın da 17 ağaca eşit 0.0225 hektarlık orman alanı kapladığına göre, yılda bu dergiler aracılığıyla, yani “Televole Yangını” ile ne kadar hektarlık orman alanını yok ettiğimizi hiç düşündük mü!!?? Yangının bu boyutu da, en az rutin orman yangınları kadar tehlikeli olduğunu söylemek isterim.”
- 3- Bilinçsiz Tarım. Toprak rezervi azalan 20 ülkeden biriyiz. İstanbul’un 2 katı olan alan tarım alanı olmaktan çıkarıldı.
- 4- Maden faciaları. Ayri bir facia olan ‘Maden ocakları kazaları’ değil söylenmek istenen; maden arama, örneğin siynürle altın arama… 1 gram altın için 1,4 ton zararlı cüruf ve çamur üretiliyor.
- 5- Eski ve zararlı enerji kaynakları. Petrol, doğalgaz ve kömürden geri kalan atıkların çevreye zarar vermesiyle insanoğlu başka enerji kaynaklarına yönelmek zorunda. Anlayın; 80 milyar ton petrollük güneş ışığı aldığımızı ve bunu değerlendirmediğimiz. Bence zararlı enerji kaynaklarını(HES, Nükleer vs) bu gezegenimizi yok etmek için uzaydan gelen insan kılığındaki yaratıklar gezegenimiz insanına dayatıyor:)) Kardeşim başka ne denir ki, yaşatılanlar karşısında.
- 6- Havadaki minik tozcuklar. Asıl bela partiküller(görülmeyen katı parçacıklar) Hava kirliliği deyince aklınıza sadece karbondioksit fazlası geliyorsa yanılıyorsunuz. İklim değişiminde baş suçlu olan karbondioksit yalnız değil; bizi hasta eden onlarca gaz ve katı partikül maddeyle birlikte atmosferi paylaşıyor.
- 7- Gürültü kirliliği. Gürültüye alışmak zorunda değilsiniz.
- 8- Kentleşme baskısı. Çarpık kentleşme psikolojimizi bozuyor.
- 9- İç suların zehirlenmesi ve kuruması. Su sıkıntısı çeken ülkeler sınıfındayız. Çünkü; kişi başına düşen yaklaşık 144-1600 metreküp tatlı su kaynağı ile ülkemiz ‘su sıkıntısı çeken ülkeler’ sınıfında. Sularımız hem kalite hem de kantite(sayısal değer) olarak Avrupa ve Güney Amerika ülkelerinin gerisinde. En önemlisi; HES’lerin kuruldukları akarsu sistemi üzerinde ciddi su kayıplarına ve insan kayıplarına (göç) neden oluyor; özellikle Dere tip HES’ler(DTHES) ve Nehir Tipi HES’ler (NTHES). Yapım sürecindeki doğa katliamı ve de; akarsu yatağına bırakılması sözü verilen ‘can suyu’ miktar yetersizliği ve bilimsizliği çevreye büyük zararlar veriyor.
- 10- Denizlerimizdeki problem. Deniz kirliliğinin temel kökeni Karadan gelen kirlilik. Balık çiftlikleri de bu kirlilği besleyen olgu. Fakat birileri komşumuzda daha çok balık çiftliği var diye, bunu aklamaya çalışmaları ise, ayrı bir kirlilik. Çevre ekinde neler yok ki; Örneğin; çevreye zarar vermeden üretilen klimalar, doğaya zararlı olan kurşun, civa, kadmiyum, hexavalent krom, PBB ve PBDE gibi altı maddeyi içermemekte ve az elektrik tüketerek tasarruf sağlamaktadır.
Ayrıca “Havadan suya ısı pompası” sistemi ile ısı havadan alınıp bina ısıtmada kullanılabilmektedir. Bunun yanı sıra sudaki kalıcı dezenfeksiyon ve hijyen için uygulanan klor yöntemlerdeki sağlık ve çevre üzerindeki zararları(kanserojen etkisi ile yakıcı-tahriş edici özelliğe sahip oksidasyon etkisi) azaltan gümüş ve bakır iyonlarıyla dezenfeksiyon yöntemiyle sudaki bakteriler Yine plastik poşetlerden okul yapılması, dahası atık plastik poşetlerin geri dönüştürülmesiyle gelir elde edilerek okul yapılması; güneş enerjisini kullanan fabrikaların yaygınlığı ve bu fabrikalarda yeşil alan sulaması için yağmur sularının biriktirilmesi, atıksu arıtma tesislerin çoğalması, kağıt tasarrufu projeleri, daha yaşanabilir bir dünya için 30 metre karelik eko yaşam alanlarının oluşturan, ofisleri yeşillendiren, ekolojik ev ve de deniz temizliğini yaygınlaştıran projeleri, tüm bunlar doğaya ve doğana duyarlılık olsa da, büyük kısmı dolara duyarlılıkla örtüştüğünü söylemek olası.
Bir bakıma ‘Vermekten çok almaya yönelik projeler’ diye düşünüebilirsiniz, fakat sadece alarak yok edenlere oranla çok-çok katkılı projeler olduğunu kabül etmemiz gerekir. Haksız da sayılmam, çünkü, çevre konusundaki en önemli gündem maddesi olan Karbondioksit emisyonunun azaltan çevre duyarlısı elektrikli otomobiller de üretimi artırılarak ticarileşmeye başladı. Düşünün dünya üzerindeki 600 milyon otomobil, 2050’de 2,5 milyara çıkacak projeksiyonla karşı karşıyayız. Bu nedenle faydalı bir proje.
Eğer bizler; gizde kalmış Sidere vadisini, Kelebeklerin raks ettiği Munzur vadisini, Üç iklimin birlikter olduğu Çoruh vadisini, Kuğuların aşk yuvası iğneada ormanlarını, Gezegenimizin oksijen maskesi Kaz Dağlarını, Saklı Cennet Macahel’i, 871 metre yükseklikteki Meke gölünü, Obruk Platosunu, Urfa dağlarındaki ve ovalarındaki Ceylanları, çizgili sırtlanları, Çöl Varanını, Çölkoşarını, Çizgili İshak Kuşunu; dahası gezegenimizi ve gezegenimizdeki cennetin izdüşümü Anadolu’yu korumak istiyorsan doğaya ve doğana katkı verecek tüm projeleri desteklemen gerekiyor. 49 kupona, gelecek dünya genç nüfusunun tehlikesede olduğunu, üretimin durma noktasına gelişini ve açlığın küreselleşeceğini içeren BBC dünya raporunu vereceğine ve ‘doğa verdiklerini geri istiyor’ vurgusu yapacağına; gereksiz magazin ekleriyle, haftada ne kadar hektar ormanı yok ettiğini dikkate al.
Düşün bir dergi eki 300 gram geliyor. Böylesi kaç gazete eki var en az 5. Yani haftada yaklaşık iki kg kağit tüketiliyor, hem de parlak küşe kağıt Seka verilerine göre 5 metreküp odundan 1 ton kağıt elde edildiğine ve bir ton kağıdın da 17 ağaca eşit 0.0225 hektarlık orman alanı kapladığına göre, yılda bu dergiler aracılığıyla, yani “Televole Yangını” ile ne kadar hektarlık orman alanını yok ettiğimizi hiç düşündük mü!?
Doğaya ve doğana duyarlı enerji santralleri olan Güneş Enerji Santralleri(GES) ve Rüzgar Enerji Santralleri(RES) yerine üç paralık enerji için doğayı ve doğanı yok eden HES’leri ve KÖHES’leri(Küçük Ölçekli Hidroelektrik Santralleri) ve en büyük tehlike Nükleer Santralleri destekleyenleri kuponsuz olarak halka anlat; anlat ki halk bunlara kanmasın.
En iyi çevreci Cengiz Han(mış) ile yazıyı sonlan- dıralım: 13. ve 14. yüzyıllardaki Cengiz Han’ın Moğol istilasının, insan eliyle iklim değişikliğine yol açan tek kültür olduğu ortaya çıktı. ABD’deki Carnegie Enstitüsü Küresel İklim Bölümü’nün tarih boyunca önemli olayların iklime etkisinin incelendiği araştırmasına göre, modern çağın iklim değişikliğinin tersine, Moğol istilası yerküreyi soğuttu ve 700 milyon ton civarında karbonu atmosferden temizledi. Tarihin en zalim hükümdarlarından biri olan Cengiz Han’ın böyle iyi bir çevre karnesi almasının ardındaki gerçek ise bugünün çevrecilerini biraz rahatsız edebilir.
Moğol İmparatorluğunun dünyanın yüzde 22’sini fethettiği 1,5 yüzyıl boyunca, Cengiz Han’ın at üstündeki istilacı göçebelerinin 40 milyon insanı öldürdüğü tahmin ediliyor. Araştırmaya göre, böylesine geniş bir bölgede nüfusun azalması sürülmeyen tarlaların ormana dönüşmesine neden oldu. Diğer bir tarifle, Cengiz Han’ın amansız istilası dünyada büyük bir alanda ormanların yeniden yayılmasına ve bu yeni ormanların da atmosferden daha fazla karbon temizlemesine yol açtı.
Avrupa’daki veba salgını ve Çin’deki Ming Hanedanının yıkılışı gibi olaylarda da ormanların yeniden büyüdüğünü tespit eden araştırmacılar, Moğol istilasının bu çevreci yönüyle atmosferden temizlediği 700 milyon ton karbon, bugünkü küresel benzin tüketimiyle üretilen karbon miktarına denk geliyor.
İnan hem ilginç, hem çılgın bir haber. Bunun için haberin tümünü verdim. Ülkemdeki HES savunucuları kadar olmasalar da; - Hitler de, - Nagazaki ve Hiroşima katliamcısı ve doğayı ve doğanı Küreleme ustası Küresel Efendi de çevreci.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder